The children were on the verge of crying.
- Çocuklar ağlamak üzereydi.
Tom could see that Mary was on the verge of crying.
- Tom Mary'nin ağlamak üzere olduğunu görebiliyordu.
The ship is about to set sail.
- Bu gemi sefere çıkmak üzeredir.
When I arrived at the station, the train was just about to leave.
- İstasyona vardığımda tren tam hareket etmek üzereydi.
According to the weather forecast, there'll be more rain on the way.
- Hava tahmini göre, daha fazla yağmur gelmek üzere.
Tom was on the verge of tears.
- Tom ağlamak üzereydi.
She was on verge of fainting.
- O, bayılmak üzereydi.
Has Ken left Japan for good?
- Ken Japonya'dan geri dönmemek üzere mi ayrıldı?
Maybe Tom should consider the possibility that Mary has left him for good.
- Belki Tom Mary'nin geri dönmemek üzere onu terk ettiği olasılığını göz önünde bulundurmalı.