Don't worry about your dog. I'll take care of him.
- Köpeğin hakkında üzülme. Ona bakacağım.
Tom didn't have anything to worry about.
- Tom'un üzülecek bir şeyi yoktu.
We regret that your application has not been accepted.
- Biz, başvurunuzun kabul edilmediğini üzülerek bildiririz.
I regret this very much.
- Bu duruma çok üzüldük.
Delight is the opposite of sorrow.
- Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
Remembering it depressed me.
- Hatırlamak beni üzdü.
Tom is depressed and upset.
- Tom depresif ve üzgün.
Tom is depressed and upset.
- Tom depresif ve üzgün.
Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
- Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem.
- Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.
It was extremely distressing.
- O son derece üzücüydü.
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
- Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.