Tom learned to accept the love his stepparents gave him.
- Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.
Tom was only one of Mary's many stepchildren.
- Tom Mary'nin çok sayıda üvey çocuklarından sadece biriydi.
He was visiting his foster mother.
- O, üvey annesini ziyaret ediyordu.
Jimmy is my foster child.
- Jimmy benim üvey çocuğum.
Tom's adoptive father is John.
- Tom'un üvey babası John'dur.
Her adoptive parents are much kinder to her than her birth parents ever were.
- Onun üvey ebeveynleri ona karşı gerçek ebeveynlerinden şimdiye kadar olduğundan çok daha nazikti.
This part of the land belongs to my stepmother.
- Arazinin bu kısmı üvey anneme aittir.
A few years ago, on Mother's Day, I gave my stepmother a locket as a present.
- Birkaç yıl önce, anneler gününde, bir madalyonu üvey anneme hediye olarak verdim.
Tom gets along fine with Mary's stepfather.
- Tom Mary'nin üvey babasıyla iyi anlaşır.
Tom is my stepfather.
- Tom benim üvey babam.
My stepsister finished the last of the cranberry juice.
- Üvey kızkardeşim kızılcık suyunun sonunu bitirdi.
I never argued with my stepmother, nor she gave me the reasons.
- Üvey annemle hiç tartışmadım veya o bana gerekçeler vermedi.
Mary is Tom's stepmother.
- Mary Tom'un üvey annesidir.
Mary is Tom's stepsister.
- Mary Tom'un üvey kardeşi.
I have a stepbrother.
- Bir üvey erkek kardeşim var.
I'm Tom's stepbrother.
- Ben Tom'un üvey erkek kardeşiyim.
Sami's stepdaughters didn't like him.
- Sami'nin üvey kızları ondan hoşlanmıyordu.
I have a 13-year-old stepdaughter.
- 13 yaşında bir üvey kızım var.
Tom was only one of Mary's many stepchildren.
- Tom Mary'nin çok sayıda üvey çocuklarından sadece biriydi.
1. "Bunlar ekseriya üvey ana elinden kaçmış sakin çocuklar."- S. F. Abasıyanık.
2. "Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi."- T. Buğra.
1. "Bunlar ekseriya üvey ana elinden kaçmış sakin çocuklar."- S. F. Abasıyanık.
2. "Üvey anası ona bir kurtarıcı gibi geldi."- T. Buğra.