ürkütücü

listen to the pronunciation of ürkütücü
Турецкий язык - Английский Язык
scary

Sami's fantasies were really scary. - Sami'nin fantezileri gerçekten ürkütücüydü.

frightening

A person without faith is frightening. - İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.

Is love frightening to anyone you know? - Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?

eerie

That's an eerie melody. - Bu ürkütücü bir melodi.

An eerie silence filled the air with despair. - Ürkütücü bir sessizlik havayı umutsuzlukla doldurdu.

startling
gruesome
eery
crawly
macabre
parlous
dreadful, frightful, gruesome, formidable, grisly, scary, eerie, eery
spine chilling
basilisk
spooky

The room seems awfully dark and spooky. - Oda çok karanlık ve ürkütücü görünüyor.

The last thing I saw was his spooky face. - Gördüğüm son şey, onun ürkütücü yüzüydü.

dreadful

The idea seems dreadful. - Fikir ürkütücü görünüyor.

frightful
(deyim) hair raising
grisly
formidable

We know they're formidable. - Onların ürkütücü olduklarını biliyoruz.

eldritch
dreaded
ürkütücü şey
specter
ürkütücü şey
dread
ürkütücü şey
spectre [Brit.]
Турецкий язык - Турецкий язык
Ürküntüye yol açan
Ürküntüye yol açan: "Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum."- R. H. Karay
yüzü soğuk
ürkütücü
Избранное