Lee did not agree that the situation was hopeless.
- Lee durumun ümitsiz olduğunu kabul etmedi.
Tom knew that it was hopeless.
- Tom onun ümitsiz olduğunu biliyordu.
You really are pathetic.
- Gerçekten ümitsizsin.
I got gloomy and thought of giving up.
- Ümitsizdim ve vazgeçmeyi düşündüm.
No wonder you're frantic.
- Ümitsiz olmana şaşmamalı.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.
Mary hopes to rest a lot during her vacation.
- Mary, tatili sırasında dinlenmeyi çok ümit ediyor.