ümit

listen to the pronunciation of ümit
Турецкий язык - Английский Язык
expectation
(isim) Hope

Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

The patient is sick beyond all hope. - Hasta ümitsiz bir hasta.

trust
sight
hope; expectation
expectancy
lookout
expectance
breathing
line
{i} prospect
esperance
ümit etmek
expect
ümit etmek
hope

All we can do is hope. - Bütün yapabileceğimiz ümit etmektir.

All we can do now is hope that Tom does what he's promised to do. - Artık bütün yapabileceğimiz Tom'un yapmaya söz verdiği şeyi yapmasını ümit etmektir.

Ümit burnu
the Cape

They passed the Cape of Good Hope. - Onlar Ümit Burnu'nu geçtiler.

Ümit Burnu
the Cape of Good Hope

They passed the Cape of Good Hope. - Onlar Ümit Burnu'nu geçtiler.

ümit etmek
to hope
ümit beslemek
hopes to foster
Ümit burnu
Cape of Good Hope

They passed the Cape of Good Hope. - Onlar Ümit Burnu'nu geçtiler.

ümit bağlamak
to set one's hopes on
ümit bağlamak
pin one's hopes on
ümit bağlamak
to pin one's hopes on
ümit dünyası
(Konuşma Dili) One can always hope
ümit etmek
look
ümit etmek
1. to hope. 2. to expect
ümit kapısı
hope; person, place, or situation that may prove helpful
ümit kırıcı
disheartening
ümit verici
rosy
ümit verici
promising

That sounds quite promising, doesn't it? - O oldukça ümit verici görünüyor, değil mi?

ümit verici
hopeful
ümit verici
up and coming
ümit verici
roseate
ümit verici
encouraging

You're not very encouraging. - Çok ümit verici değilsin.

ümit verici olmayan
unpromising
ümit vermek
(maden) prospect
ümit vermek
to give hope
ümit vermek
hold out
ümit vermek
to inspire (someone) with hope; to give (someone) cause to hope
ümit ışığı
flicker of hope
beslemek ümit
embrace
ümit etmek
(Dilbilim) bank on
ümit verici
rewarding
ümit etmek
flatter oneself
ümit etmek
trust
ümit veren
{i} promising
ümit ederek
pining
boş ümit
forlorn hope
boşuna ümit verme
tantalization
ümit etmek
flatter
ümit verici
prornising
ümit verici
upandcoming
ümit vermek
inspirit
ümit vermek
flatter
Турецкий язык - Турецкий язык
Afrika'nın en güney ucundaki burun
Umma, beklenti, umut: "Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım."- A. Gündüz
Umma, beklenti, umut
(Osmanlı Dönemi) BEYÛS
(Osmanlı Dönemi) recâ
(Osmanlı Dönemi) ricâ
ümit dünyası
Gerçekleşmesi çok zor olan şeyleri ummanın hoş görülmesi gerektiğini belirtir
ümit etmek
Ummak, beklemek
ümit kapısı
Bir umutla bağlanılan durum veya yer
ahmet ümit
Kar Kokusu, Patasana, Kukla gibi romanlarıyla tanınmış yazarımız
ahmet ümit
Sis ve Gece, Patasana, Kukla gibi polisiye romanlarıyla tanınmış yazarımız
ümit ederek
(Osmanlı Dönemi) ümitkârâne
ümit etmek
(Osmanlı Dönemi) ummak
ümit
Избранное