Tom başından beri sürpriz parti hakkında biliyordu.
- Tom wusste schon die ganze Zeit von der Überraschungsparty.
Yaşam sürprizlerle doludur.
- Das Leben ist voller Überraschungen.
Tom hayretle etrafına bakındı.
- Tom glanced around in astonishment.
Tom hayretle Mary'ye baktı.
- Tom stared at Mary in astonishment.
Şaşkınlık beni konuşmamdan mahrum etti.
- Astonishment deprived me of speech.
Ona şaşkınlıkla baktı.
- He stared at her in astonishment.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
O, gerçeği öğrendiğinde, ona büyük sürpriz oldu.
- Great was her surprise when she knew the fact.
Mary şaşkınlıkla ona baktı.
- Mary stared back at him in surprise.
Tom şaşkınlıktan yakalandı.
- Tom was caught by surprise.
Ordumuz kırallığa baskın yaptı.
- Our army took the kingdom by surprise.
To my surprise, she could not answer the question.
- Zu meiner Überraschung gelang es ihr nicht, die Frage zu beantworten.
Jason was a taciturn individual, so it was always a real surprise when he said anything.
- Jason war ein wortkarges Individuum, daher war es immer eine echte Überraschung, wenn er etwas sagte.