He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
- Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
I lost all my self-confidence.
- Tüm özgüvenimi kaybettim.
Tom sent Mary a selfie.
- Tom Mary'ye bir özçekim gönderdi.
The essence of liberty is mathematics.
- Özgürlüğün özü matematiktir.
The essence of liberty is mathematics.
- Hürriyetin özü matematiktir.
Railway workers have their own particular terminology.
- Demiryolu işçilerinin kendi özel terminolojileri var.
I came here of my own free will.
- Ben buraya kendi özgür irademle geldim.
May I talk with you in private about the matter?
- Konu hakkında seninle özel olarak konuşabilir miyim?
Tom spoke to Mary in private about the matter.
- Tom konu hakkında Mary ile özel görüştü.
I spent the whole week alone, and I longed for conversation.
- Ben bütün haftayı yalnız geçirdim ve ben konuşmayı özledim.
I apologized to the whole team.
- Bütün takım için özür diledim.
My failure did not weaken my self-confidence.
- Hatam, özgüvenimi zayıflatmadı.
That car doesn't boost my self-confidence.
- O araba benim özgüvenimi artırmaz.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Freedom is a state of mind.
- Özgürlük aklın bir halidir.
He doesn't have a mind of his own.
- Onun kendine özgü bir düşünme tarzı yok.
Individual freedom is the soul of democracy.
- Bireysel özgürlük, demokrasinin ruhudur.
If I borrow the money, I feel like I'll lose my autonomy.
- Ödünç para alırsam özerkliğimi kaybedeceğim gibi hissediyorum.
In his autobiography, he repeatedly refers to his unhappy school days.
- Öz yaşam öyküsünde, defalarca mutsuz okul günlerinden bahsediyor.
A free press is essential for democracy.
- Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
I feel amazing thanks to Tom's special orange juice.
- Tom'un özel portakal suyu sayesinde harika hissediyorum.
This country is founded upon the principles of freedom, equality and fraternity.
- Bu ülke, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkeleri üzerine kurulmuş.
Those green suits are special suits for reducing the risk of biological contamination.
- Bu yeşil takım elbiseler, biyolojik kirlenme riskini azaltmak için özel takım elbiselerdir.
A good biography is interesting and instructive.
- İyi bir özgeçmiş, ilgi çekici ve öğreticidir.
I have a free spirit.
- Özgür ruhlu birisiyim.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Add the vanilla extract.
- Vanilya özütünü ekleyin.
Nobody will say it so bluntly, but that is the gist of it.
- Hiç kimse bunu çok açıkça söylemeyecek ama bunun özü odur.
In reality, the explanation is a bit more complicated than this, but you get the gist.
- Açıklama gerçekte bundan biraz daha karmaşık, ama sen özü anladın.
Do you like sports? Yes, I especially like baseball.
- Spordan hoşlanır mısın? Evet, özellikle beyzboldan hoşlanırım.
Dachshund sausages first became popular in New York, especially at baseball games.
- Dachshund sosisleri ilk olarak New York'ta popüler oldu, özellikle beyzbol oyunlarında.
I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion.
- Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.
Full religious freedom is assured to all people.
- Tam din özgürlüğü tüm insanlar için güvence altına alınmıştır.
Tom's summaries are always full of misprints.
- Tom'un özetleri daima yazım hatalarıyla doludur.
President Wilson accepted Germany's apology.
- Başkan Wilson Almanya'nın özrünü kabul etti.
Interest in German is growing, particularly in China, India and Brazil.
- Almanca'ya ilgi büyüyor, özellikle Çinde, Hindistan'da ve Brezilya'da.
Hindus don't eat meat, in particular beef, and they are mainly vegetarian in order to respect the animals' lives.
- Hindular et, özellikle sığır eti yemezler, onlar hayvanların yaşamlarına saygı duymak için temel olarak vejetaryendirler,
Tom has a craving for chocolate ice cream.
- Tom'un çikolatalı dondurmaya bir özlemi vardı.
Could you explain all the safety features to me once again?
- Bana bir kez daha tüm güvenlik özelliklerini açıklayabilir misin?
Please send in your summary by Tuesday.
- Lütfen özetinizi salıya kadar gönderin.
Can you briefly sum up what was said at the meeting?
- Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?