Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
- Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
You do such a thing once too often and get punished.
- Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
It was such a hot day that we went swimming.
- Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
He is not such a fool as to believe that story.
- Hikayeye inanacak kadar öylesine aptal değildir.
He is a famous painter and should be treated as such.
- O ünlü bir ressamdır ve öyle davranılmalı.
If you act like a child, you will be treated as such.
- Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
- Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
I don't know about things like that.
- Öyle şeyler konusunda bilgim yok.
I'd never say something like that.
- Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
Tell me precisely why you think so.
- Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.
It's not such a big problem. You're worrying way too much.
- O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
Mm-hm. I think so too.
- Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
I would rather die than do such an unfair thing.
- Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
Our car is rather old, but so is theirs.
- Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.