He is not such a fool but he can understand it.
- O, öyle bir aptal değil fakat onu anlayabilir.
Such was the explosion that the roof was blown off.
- Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.
He is a friend and I treat him as such.
- O benim bir arkadaşım ve ona öyle davranırım.
If you act like a child, you will be treated as such.
- Bir çocuk gibi davranırsan öyle davranılırsın.
While I understand what you are saying, I cannot do accordingly.
- Söylediklerini anlamama karşın, öyle yapamıyorum.
I would never say anything like that.
- Ben asla öyle bir şey söylemezdim.
I never heard anything like that.
- Ben asla öyle bir şey duymadım.
Tell me precisely why you think so.
- Neden öyle düşündüğünü bana tam olarak söyle.
Mm-hm. I think so too.
- Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
At your age, I would think so, too.
- Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.
I would rather die than do such an unfair thing.
- Öylesine haksız bir şey yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.
Our car is rather old, but so is theirs.
- Arabamız oldukça eski ama onlarınki de öyle.
I know him well. Oh, do you?
- Onu iyi tanırım. Ah, öyle mi?
Is that so? Let's go there next then.
- Öyle mi? O zaman bir sonraki sefer oraya gidelim.
Do you really think so?
- Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?
Did you just really say that?
- Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?
Rain or shine, the postman delivers the mail.
- Öyle ya da böyle, postacı postayı dağıtır.
Tom intends to go, rain or shine.
- Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.
The frost was such that the birds fell on the fly.
- Soğuk öyle ki kuşlar anında düştü.