Look at that mountain which is covered with snow.
- Karlarla örtülü şu dağa bak.
Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
- Tom yeni aldığı masa örtüsüyle masayı örttü.
Cover up the injured man with this blanket.
- Bu battaniye ile yaralı adamı örtün.
A blanket of silence fell over everyone when they heard the disappointing announcement.
- Hayal kırıklığına uğratıcı duyuruyu duyduklarında herkese bir sessizlik örtüsü düştü.
She spread a cloth over the table.
- Masaya bir örtü serdi.
Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
Fadil was simply covering his own tracks.
- Fadıl basitçe kendi izlerini örtüyordu.
Criticism of elitism is often veiled anti-intellectualism.
- Elitizm in eleştirisi genellikle entelektüel karşıtı örtülüdür.
It was night, and a veil of darkness covered the streets.
- Geceydi ve bir karanlık örtüsü bütün sokakları kapladı.
She spread a cloth over the table.
- Masaya bir örtü serdi.
Kate spread the cloth over the table.
- Kate örtüyü masanın üstüne yaydı.