What prevented her from coming yesterday?
- Dün onun gelmesini ne önledi?
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
- Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
Our aim is to forestall all those risks.
- Amacımız tüm bu riskleri önlemektir.
This campaign cannot forestall new Zika virus outbreaks.
- Bu kampanya yeni Zika virüs salgınlarını önleyemez.
It is a disease that can't be prevented.
- Bu önlenemez bir hastalıktır.
If I could've prevented this, I would've.
- Bunu önleyebilseydim önlerdim.
That danger can be averted.
- O tehlike önlenebilir.
No one can avert death.
- Hiç kimse ölümü önleyemez.