önemsizlik

listen to the pronunciation of önemsizlik
Турецкий язык - Английский Язык
smallness
paltriness
unimportance
triviality
puniness
insignificance
lightness
indifference
littleness
insignificancy
slightness
weightlessness
immateriality
paltry
frivolous
irrelevance
nitpicking
inconsiderability
inconsequentiality
önem
importance

He put emphasis on the importance of the exercise. - O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.

This problem is only of secondary importance. - Bu problem sadece ikincil derecede önemli.

önem
(Hukuk) significance

Your blade... Do you know its significance? - Senin kılıcın. Onun önemini biliyor musun?

It doesn't have any significance. - Bunun herhangi bir önemi yok.

önem
{i} interest

That's interesting, but not important. - Bu ilginç ama önemli değil.

Tom brought up an interesting point during the meeting. - Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.

önem
magnitude
önem
{i} matter

It doesn't matter what he said. - Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.

You must bring home to him the importance of the matter. - Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.

önem
{i} consequence

They're of no consequence. - Onların hiç önemi yok.

I think the consequences are fairly significant. - Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.

önem
emphasis

We should not place too much emphasis on money. - Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.

He placed emphasis on the importance of education. - O, eğitimin önemini vurguladı.

önem
severity
önem
value

Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools. - Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

önem
{i} amount

Travelling causes a significant amount of pollution. - Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.

A considerable amount of money was appropriated for the national defense. - Önemli miktarda para ulusal savunma için tahsis edilmiştir.

önem
{i} accent
önem
{i} stature
önem
heed

I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice. - Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.

önem
substance
önem
heftiness
önem
noteworthiness
önem
{i} account

It's important to take cultural relativism into account before judging another culture. - Başka bir kültürü yargılamadan önce kültürel göreceliği hesaba katmak önemlidir.

Such a thing is of no account. - Böyle bir şey hiç önemli değil.

önem
immediacy
önem
cruciality
önem
meaning

Intonation is very important. It can completely change the meaning. - Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.

önem
note

The teacher stressed the importance of taking notes. - Öğretmen not almanın önemini vurguladı.

There were important notes in that notebook. - O not defterinde önemli notlar vardı.

önem
moment

I've got something more important on my mind at the moment. - Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.

The most precious thing in life is moments. - Hayattaki en önemli şey anlardır.

önem
urgency
önem
stress

The teacher stressed the importance of daily practice. - Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.

It is important to stress that the consequences are not the same. - Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.

önem
weight

His opinions carry weight. - Onun fikirleri önemlidir.

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

önem
regard

Scientists regard the discovery as important. - Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.

We regard him as an important man. - Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.

önem
strength

They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses. - Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.

In judo, technique is more important than strength. - Judoda teknik, güçten daha önemlidir.

önem
import

I have an important role. - Önemli bir rolüm var.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

önem
significancy
önem
consideration
önem
importance, emphasis, magnitude, consequence
önem
prominence
önem
substantiality
önem
gravity
önem
materiality
Турецкий язык - Турецкий язык
Önemsiz olma durumu
Önem
yer
Önem
ehemmiyet
önem
Bir şeyin nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durmu, ehemmiyet
önemsizlik
Избранное