He doesn't have the ability to lead that group.
- O, o gruba önderlik etme yeteneğine sahip değil.
Tom leads the soccer team.
- Tom futbol takımına önderlik ediyor.
We need a forward-looking leader to make this country great again.
- Bu ülkeyi yine ulu yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var.
We need a forward-looking leader to make this country great again.
- Bu ülkeyi yine çok iyi yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var.