He cheated on the test by copying from the girl in front.
- O öndeki kızdan kopya çekerek testte hile yaptı.
A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
I have seen that face somewhere before.
- O yüzü daha önce bir yerde gördüm.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
There is a lake in front of my house.
- Evimin önünde bir göl var.
The car is parked in front of the building.
- Araba, binanın önüne park edildi.
The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
If you put your best foot forward, you will succeed.
- Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
Tom divorced his first wife more than fifteen years ago.
- Tom on beş yıldan daha önce ilk eşinden boşandı.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
What's your pre-tax income?
- Senin vergi öncesi gelirin nedir?
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Nobody can foresee what'll happen.
- Kimse ne olacağını öngöremez.
His opinion is free from prejudice.
- Onun görüşü önyargısızdır.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için önlemler almalıyız.
Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
Someone is at the front door. Go and see who it is.
- Ön kapıda biri var. Git ve kim olduğunu anla.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
This is not a joke to be told in the presence of your parents.
- Bu, ailenin gözünün önünde anlatılacak bir fıkra değil.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
Tom wrote his name on every dirty car windshield in the parking lot.
- Tom otoparktaki her kirli araba ön camına adını yazdı.
I saw Tom through the windshield.
- Arabanın ön camından Tom'u gördüm.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.