There was a castle here many years ago.
- Yıllar önce orada bir kale vardı.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Anime director Satoshi Kon died of pancreatic cancer on August 24, 2010, shortly before his 47th birthday.
- Anime yönetmeni Satoshi Kon, kırk yedinci doğum gününden kısa süre önce 24 Ağustos 2010 tarihinde pankreas kanserinden öldü.
Before going to study in Paris, I must brush up on my French.
- Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
Firstly, we mustn't be selfish.
- Her şeyden önce bencil olmamalıyız.
Firstly, happiness is related to money.
- Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand.
- Önceden tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanacak kadar aptal değilim.
Let's get things ready beforehand.
- İşleri önceden hazırlayalım.
To start with, who is that man?
- Her şeyden önce, o adam kim?
To start with, I must thank you for your help.
- Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
- Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
At first, I mistook him for your brother.
- Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.
At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
- Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
That's clearly not a priority.
- O açıkça bir öncelik değil
Tell her it's a priority.
- Ona bunun bir öncelik olduğunu söyle.
They want, above all things, to live in peace.
- Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.
Above all, I want to be healthy.
- Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.
That building was erected five years ago, I think.
- O bina sanırım beş yıl önce inşa edildi.
This statue was erected ten years ago.
- Bu anıt on yıl önce dikildi.
Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
In the first place it's necessary for you to get up early.
- Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does.
- Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
Check the enemy's progress before they reach the town.
- Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.
Prior to the meeting, they had dinner.
- Toplantıdan önce akşam yemeği yediler.
All the arrangements should be made prior to our departure.
- Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.
She finished her work an hour in advance.
- O, işini bir saat önce bitirdi.
Please inform me of your absence in advance.
- Lütfen yokluğunuzu önceden bana bildiriniz.
I expect her to come back before lunch.
- Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
My water broke on the evening of the predicted birth date.
- Önceden belirlenen doğum tarihinin akşamında suyum kesildi..
Complete the following form to know who you could have been in a previous life.
- Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.