öncesi

listen to the pronunciation of öncesi
Турецкий язык - Английский Язык
pre

The ice has fossilised many prehistoric animals. - Buz birçok tarih öncesi hayvanlar fosilleştirdi.

Tom wanted Mary to sign a prenuptial agreement. - Tom Mary'nin evlilik öncesi anlaşmayı imzalamasını istedi.

previous history
the previous history of
(Askeri) background
before

Tom was nervous before the race. - Tom yarış öncesi gergindi.

I've known your father since before you were born. - Sen doğmadan öncesinden beri babanı tanıyorum.

preconstruction
önce
ago

I saw her somewhere two years ago. - Onu ben iki yıl önce bir yerde gördüm.

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

önce
first

One is judged by one's speech first of all. - Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.

We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore. - Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.

önce
(İnşaat) before

Before going to study in Paris, I must brush up on my French. - Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.

I showered before breakfast. - Kahvaltıdan önce duş aldım.

sınav öncesi yoğun çalışma
cram
doğum öncesi
prenatal
önce
first, at first, firstly, initially; before; ago
önce
firstly

Firstly, happiness is related to money. - Öncelikle, mutluluk para ile ilgilidir.

Firstly, we mustn't be selfish. - Her şeyden önce bencil olmamalıyız.

önce
ante

The conquest of İstanbul antedates the discovery of America. - İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.

Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof. - Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.

adet öncesi sendromu
(Tıp) premenstrual syndrome
ameliyat öncesi
preoperatively
ameliyat öncesi
(Tıp) preoperative
cumhuriyet öncesi
pre-republic
cumhuriyet öncesi
pre-republican
evlilik öncesi
antenuptial
evlilik öncesi
(Kanun) pre-marital
görüntü öncesi
(Bilgisayar) before-image
hizmet öncesi
pre-service
okul öncesi eğitim
preschool education
sezon öncesi
preseason
tedavi öncesi
(Tıp) pretreatment
uygulama öncesi
(Politika, Siyaset) ex ante
önce
pre-

The pre-Islamic Arabs were nomads. - İslam öncesi Araplar göçebeydiler.

He bought the pre-cut pork loin. - O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.

önce
beforehand

I know better than to climb mountains in winter without making all necessary preparations beforehand. - Önceden gerekli tüm hazırlıkları yapmadan kışın dağlara tırmanmamam gerektiğini biliyorum.

I'll let you know beforehand. - Sana önceden bildireceğim.

önce
before time
önce
to start with

To start with, I must thank you for your help. - Öncelikle yardımınız için size teşekkür etmeliyim.

To start with, who is that man? - Her şeyden önce, o adam kim?

önce
initially
önce
for one thing

For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time. - Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.

For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time. - Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.

önce
epi-
üretim öncesi
(Ticaret) preproduction
önce
at first

At first, I mistook him for your brother. - Önce onu erkek kardeşinle karıştırdım.

She didn't like the horse at first. - O, ilk önce atı beğenmedi.

önce
a priori

That's clearly not a priority. - O açıkça bir öncelik değil

Tell Tom it's a priority. - Tom'a bunun bir öncelik olduğunu söyle.

önce
above

Above all, I want to be healthy. - Her şeyden önce sağlıklı olmak istiyorum.

Above all, be patient. - Her şeyden önce, sabırlı olun.

dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Preattentive processing
faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization
inceleme öncesi
Pre-inspection
Noel öncesi dört hafta
Advent
Paskalya öncesi perhiz
Lent
Paskalya öncesi perhizin ilk çarşambası
Ash Wednesday
adet öncesi
(Tıp) premenstrually
adet öncesi gerginliği
(Tıp) premenstrual tension
afet öncesi dönem
preimpact phase
atış öncesi güven derecesi
(Askeri) preflight reliability
bilim öncesi
prescientific
bilim öncesi
pre-scientific
bilinç öncesi
preconscious thinking
borsa öncesi ticaret
(Ticaret) premarket dealings
buzul öncesi kumu
(Coğrafya) preglacial sand
dikkat öncesi
preattentive
doğum öncesi
1. prenatal, antenatal. 2. prenatal period
doğum öncesi bakım
antenatal care
doğurma öncesi
antepartum
duruşma öncesi tutukluluk
(Hukuk) pre-trial detention
enjeksiyon öncesi
(Tıp) preinjection
ergenlik öncesi
(Biyoloji) prepubescent
evlilik öncesi
premarital
evlilik öncesi anlaşma
(Kanun) premarital agreement
evlilik öncesi anlaşması
prenuptinal agreement
evlilik öncesi anlaşması
premarital agreement
evlilik öncesi kontrat
premarital agreement
fatura öncesi teslimat
(Ticaret) pre-posting
gala öncesi özel gösterim
preview

Can you give us a preview? - Bize gala öncesi özel gösterim verir misiniz?

gecikme öncesi
predelay
gecikme öncesi pekiştirme
(Pisikoloji, Ruhbilim) predelay reinforcement
geleneksellik öncesi
preconventional level
geleneksellik öncesi düzey
(Pisikoloji, Ruhbilim) preconventional level
gezi öncesi açıklama
(Turizm) pretravel information
geçmiş öncesi gram
past perfect, pluperfect: -mişti
harcama öncesi kontrol
(Politika, Siyaset) ex-ante control
harp öncesi dönem
(Hukuk) pre-war era
katılım öncesi ekonomik program
(Hukuk) pre-accession economic programme (PEP)
katılım öncesi mali gözetim usulü
(Hukuk) pre-accession fiscal surveillance procedure
katılım öncesi strateji
(Hukuk) pre-accession strategy
kongre öncesi tur
(Turizm) preconvention tour
mahkeme öncesi çözüm organı
(Hukuk) pre-court settlement body (arbitration)
meslek okulu öncesi
prevocational
meslek öncesi
prevocational
metin öncesi
(Bilgisayar) before text
miraç öncesi yakarma
rogation
nedensellik öncesi düşünme
(Pisikoloji, Ruhbilim) precausal thinking
nikâh öncesi
antenuptial
okul öncesi
preschool

Admission is free for preschool children. - Okul öncesi çocuklar için giriş ücretsizdir.

How do you know if your child is ready for preschool? - Çocuğunuzun okul öncesi eğitim için hazır olup olmadığını nasıl bilirsiniz?

paskalya öncesi hafta
Holy Week
paskalya öncesi perşembe
maundy thursday
psikoz öncesi
(Tıp) prepsychosis
psikoz öncesi panik
(Pisikoloji, Ruhbilim) prepsychotic panic
regl öncesi
(Tıp) premenstrually
rusya'da devrim öncesi aydınlar sınıfı
intelligentsia
rusya'da devrim öncesi aydınlar sınıfı
intelligentzia
sanayi öncesi toplum
pre-industrial society
savaş öncesi
prewar

I love old prewar gangster movies. - Ben eski savaş öncesi gangster filmlerini seviyorum.

savaş öncesi dönem
(Ticaret) prewar era
seferberlik öncesi
(Askeri) pre-mobilization
semptom öncesi
(Tıp) presymptomatic
semptom öncesi teşhis
(Pisikoloji, Ruhbilim) presymptomatic diagnosis
seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pre-travel information
seçim öncesi kararsızlar
the don't knows
tarama öncesi
(Bilgisayar) prescan
tarih öncesi
prehistory
tarih öncesi çağ
prehistoric age
teslim öncesi
predelivery
tıp öğrenimi öncesi
premedical
vaka-öncesi göstergeler
(Askeri) pre-incident indicators
varış öncesi raporu
(Askeri) pre-arrival report
vergi öncesi
pre tax
vergi öncesi
before tax
yargılama öncesi çözüm organı
(Hukuk) (tahkim) pre-court settlement body (arbitration)
yazı öncesi dönem
(Dilbilim) preliteracy
ölüm öncesi
antemortem
önce
ere

This building was erected 300 years ago. - Bu yapı 300 yıl önce dikildi.

This statue was erected ten years ago. - Bu anıt on yıl önce dikildi.

önce
prior

I'm sorry, but I have a prior engagement. - Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.

Freshness is our top priority. - Tazelik bizim önceliğimizdir.

önce
first, at first
önce
afore
önce
early

In the first place it's necessary for you to get up early. - Öncelikle erken kalkman gerekiyor.

Tom doesn't always get up early, but he always gets up before Mary does. - Tom her zaman erken kalkmaz fakat her zaman Mary'den önce kalkar.

önce
pro

Check the enemy's progress before they reach the town. - Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

önce
before, ago
önce
before ...: tatilden önce before the vacation
önce
prior to

Prior to your arrival, he left for London. - Senin varışından önce, o, Londra'ya gitti.

All the arrangements should be made prior to our departure. - Tüm düzenlemeler bizim kalkmadan önce yapılmalıdır.

önce
in advance

You may as well say it to him in advance. - Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.

She finished her work an hour in advance. - O, işini bir saat önce bitirdi.

önce
back

I've got to take my library books back before January 25th. - 25 Ocaktan önce kütüphane kitaplarımı geri götürmek zorundayım.

I expect her to come back before lunch. - Onun öğle yemeğinden önce geri gelmesini bekliyorum.

önce
pre

Has your neck thickened during the previous year? - Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

Complete the following form to know who you could have been in a previous life. - Önceki hayatınızda kim olabileceğinizi öğrenmek için aşağıdaki formu doldurunuz.

önce
the preceding period of time; the past
önce
epi
üniversite öncesi özel okul
preparatory school
üniversite öncesi özel okul
preparative school
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение öncesi в Турецкий язык Турецкий язык словарь

tarih öncesi çağlar
Yazının bulunmasından önceki çağlar
dikkat öncesi işlem
(Psikoloji, Ruhbilim) Algısal girdinin (görülen, işitilen şeyin) farkına varılmadan önce bilinçdışında hızlı bir şekilde belli işlemlerden geçirilmesi
kambriyen öncesi
Yeryüzü tarihinde Birinci Çağ'dan daha eski, dağların ve magma olaylarının oluştuğu uzun bir zaman süresi, prekambriyen
mantık öncesi
Mantıksal düşüncesinin henüz oluşmadığı dönem
okul öncesi
Bu çağla ilgili, bu çağa özgü
okul öncesi
Çocuğun okul çağına girmesinden önceki çağı
tarih öncesi
Yazının bulunmasından önceki insan topluluklarının evrimini inceleyen bilim, prehistorya
tarih öncesi
Yazının bulunmasından önceki çağlar
Önce
evvel
Önce
evvelce
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman
önce
İlk olarak, başlangıçta: "Önce hep birlikte basın suçunu tarif edelim."- B. Felek
önce
Şu kadar zamanın geçmiş bulunduğunu anlatır
önce
İlk olarak, başlangıçta
önce
Baştaki, geçmişteki bölüm, geçmiş zaman: "Demin söyledikleri bana sadece daha önce olup bitenleri düşündürdü."- T. Buğra
önce
tanan
Английский Язык - Турецкий язык

Определение öncesi в Английский Язык Турецкий язык словарь

seyahat öncesi enformasyon
(Turizm) pretravel information
öncesi
Избранное