A preliminary hearing is scheduled for October 20th.
- Bir ön duruşma 20 Ekim'de planlanıyor.
Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
- Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
I don't understand the words on the face of the coin.
- Madeni paranın önündeki sözleri anlamıyorum.
There is a post office in front of my house.
- Evimin önünde bir postane var.
There is a lake in front of my house.
- Evimin önünde bir göl var.
The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
Please bring the matter forward at the next meeting.
- Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
We'll go to Hong Kong first, and then we'll go to Singapore.
- Önce Hong Kong'a gideceğiz ve sonra Singapura gideceğiz.
One is judged by one's speech first of all.
- Bir insan her şeyden önce konuşması ile değerlendirilir.
Tom carved his initials on the large oak tree in front of the school.
- Tom okulun önündeki büyük meşe ağacına adının baş harflerini kazıdı.
My primary concern is your safety.
- Benim öncelikli ilgim sizin güvenliğinizdir.
Where to go and what to see were my primary concerns.
- Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.
He bought the pre-cut pork loin.
- O önceden kesilmiş domuz filetosu aldı.
The pre-Islamic Arabs were nomads.
- İslam öncesi Araplar göçebeydiler.
The couch is in the foreground next to the table.
- Kanepe masanın yanında ön tarafta.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
The morning forecast predicted thunder showers later in the day.
- Sabah hava durumu daha sonra gün içinde gök gürültülü sağanak yağışı öngördü.
We have to take steps to prevent air pollution.
- Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
He arrived two days previously.
- O iki gün önceden vardı.
Tom was sitting in the front of the bus.
- Tom otobüsün önünde oturuyordu.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
The student has already solved all the problems.
- Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
Its presence is important for me.
- Onun varlığı benim için önemli.
At the party, one of his political opponents humiliated him in the presence of many guests.
- Partide,onun politik rakiplerinden biri onu birçok misafirin önünde küçük düşürdü.
Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
- Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
The conquest of İstanbul antedates the discovery of America.
- İstanbul'un fethi, Amerika'nın keşfinden önce gelir.
I saw Tom through the windshield.
- Arabanın ön camından Tom'u gördüm.
Tom was the one who broke the windshield of Mary's car.
- Mary'nin arabasının ön camını kıran kişi Tom'du.
You may as well say it to him in advance.
- Siz de ona önceden söyleyebilirsiniz.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.