Sami was found deceased on the floor.
- Sami yerde ölmüş bulundu.
They fear that he may be dead.
- Onun ölmüş olabileceğinden korkuyorlar.
I often think of my dead mother.
- Sık sık ölmüş annemi düşünürüm.
I can't believe that Tom is gone.
- Tom'un ölmüş olduğuna inanamıyorum.
I can't believe Tom is really gone.
- Tom'un gerçekten ölmüş olacağına inanamıyorum.
His father died last year.
- Babası geçen sene ölmüş.
Because his parents had died when he was young, his uncle brought him up.
- Onu amcası yetiştirdi, çünkü onun ebeveynleri o gençken ölmüştü.
He got down on his knees and prayed for the souls of the deceased.
- Dizlerinin üzerine çöktü ve ölenlerin ruhları için dua etti.
The Emperor prayed for the souls of the deceased.
- İmparator ölülerin ruhları için dua etti.
We won't let you pass away.
- Ölmene izin vermeyeceğiz.
The patient may pass away at any moment.
- Hasta herhangi bir anda ölebilir.
People living in this area are dying because of the lack of water.
- Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.
Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying.
- Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.
My father died of cancer.
- Babam kanserden öldü.
Marilyn Monroe died 33 years ago.
- Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.
A monument was erected in memory of the deceased.
- Ölenin anısına bir anıt dikildi.
Fadil was found deceased in his apartment.
- Fadıl evinde ölü bulundu.
We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.
- Erkek kardeşler gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, ya da aptallar gibi birlikte öleceğiz.
All those who take up the sword shall perish by the sword.
- Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
My father died of cancer.
- Babam kanserden öldü.
Ivy Bean, the oldest user of both Facebook and Twitter, died at 104.
- Hem Facebook'un hem de Twitter'ın en yaşlı üyesi olan Ivy Bean, 104 yaşında öldü.