öldürtmek

listen to the pronunciation of öldürtmek
Турецкий язык - Английский Язык
to have (one person) kill (another); to have (someone) killed
öl
{f} deceased

Fadil was found deceased in his apartment. - Fadıl evinde ölü bulundu.

A monument has been erected to the memory of the deceased. - Ölen kişinin anısına bir anıt dikildi.

öl
pass away

We won't let you pass away. - Ölmene izin vermeyeceğiz.

The patient may pass away at any moment. - Hasta herhangi bir anda ölebilir.

öl
{f} dying

Dying is not the opposite of living: we spend our life living while we don't spend our death dying. - Ölüm yaşamın zıttı değildir: biz ölümümüzü ölürken geçirmezken hayatımızı yaşarken geçiririz.

Thousands of soldiers and civilians were dying. - Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.

öl
{f} die

My father died of cancer. - Babam kanserden öldü.

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

öl
decease

Fadil was found deceased in his apartment. - Fadıl evinde ölü bulundu.

He got down on his knees and prayed for the souls of the deceased. - Dizlerinin üzerine çöktü ve ölenlerin ruhları için dua etti.

öl
perish

My whole family perished in the fire. - Benim bütün ailem yangında öldü.

If a mouse only has one hole, it will soon perish. - Bir farenin sadece tek bir deliği varsa, kısa sürede ölür.

öl
died

My father died of cancer. - Babam kanserden öldü.

Marilyn Monroe died 33 years ago. - Marilyn Monroe, 33 yıl önce öldü.

Турецкий язык - Турецкий язык
Öldürme işini yaptırmak
öl
ıslaklık, nem
öl
Toprağın nemi
öl
Toprağın nemi, yaşlık, höl
öldürtme
Öldürtmek işi