Ben zaman zaman onunla karşılaşırım.
- I meet him from time to time.
Zaman zaman daha akademik biriyle detaylı bir konuşma yapmak istiyorum.
- I like to have a deep conversation with a more academic person from time to time.
Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
- My uncle comes to see me from time to time.
Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
- My son came to see me from time to time.
Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.
- More often than not, people believe what you tell them.
Onlar ara sıra et yerler.
- They eat meat on occasion.
Ara sıra okula gitmem.
- I am absent from school on occasion.
Tom bazen bana hâlâ yazıyor.
- Tom still writes to me from time to time.
Hâlâ seni bazen düşünüyorum.
- I still think about you from time to time.
O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.
- He reads detective stories on occasion.
Biz zaman zaman buluştuk.
- We've met on occasion.
I would like him to write more often.
- Ich hätte gerne, dass er öfter schreiben würde.
It happens more often than you would think.
- Das passiert öfter, als du denkst.