He angrily slammed the door.
- O, öfkeyle kapıyı çarptı.
She looked at him angrily.
- O, ona öfkeyle baktı.
Tom left the room angry.
- Tom odayı öfkeyle terk etti.
The dogs barked furiously at the intruder.
- Köpekler zorla giren kişiye öfkeyle havladı.
We used to compete furiously in college.
- Üniversitedeyken öfkeyle rekabet ederdik.
His body was shaking in anger.
- Vücudu öfkeyle sarsıldı.
He banged the door in anger.
- O, öfkeyle kapıyı çarptı.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
Her voice was quivering with anger.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
Her voice trembled with rage.
- Onun sesi öfkeden titriyordu.
The child is helpless in his rage.
- Çocuk öfkesinde çaresizdir.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
Music gives sound to fury, shape to joy.
- Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
Bob could not control his temper.
- Bob öfkesini kontrol edemedi.
Tom did his best to keep temper under control.
- Tom öfkeyi kontrol altında tutmak için elinden geleni yaptı.
The storm remitted its fury.
- Fırtına onun öfkesini azalttı.
Tom stormed into his office and slammed the door.
- Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.
A frown may express anger or displeasure.
- Kaş çatma öfke ya da hoşnutsuzluk ifade edebilir.
Sami was exasperated by Layla's behavior.
- Sami, Leyla'nın davranışlarından öfkelendi.