ödev

listen to the pronunciation of ödev
Турецкий язык - Английский Язык
homework

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

I have too much homework today. - Bugün, çok fazla ödevim var.

assignment

Work on the assignment in small groups. - Küçük gruplar halinde ödev üzerinde çalışın.

I was just wondering why you haven't yet turned in your homework assignment. - Sadece ev ödevinizi henüz niçin teslim etmediğinizi merak ediyordum.

duty

A right without a duty is a privilege. - Ödevsiz hak, imtiyazdır.

A right without a duty is a privilege. - Ödevsiz hak, ayrıcalıktır.

theme
assignment (given to a pupil or student)
schoolwork

Tom did his schoolwork at the kitchen table. - Tom mutfak masasında ödevini yaptı.

Tom is having trouble with his schoolwork. - Tom ödeviyle sorun yaşıyor.

incumbency
task

Although he was writing carefully, he had many mistakes in his writing task. - O, çok dikkatli yazmasına rağmen, yazma ödevinde çok sayıda hataları vardı.

obligation
duty, obligation
duty, obligation; homework
function
(Eğitim) coursework
(Dilbilim) tasks
ödev vermek
duty to give
ödev bilmek/saymak
to regard (something) as one's duty
Ödevler
homeworks
Турецкий язык - Турецкий язык
Öğretmenin öğrencilere verdiği çalışma
Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre veya yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife
Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre veya yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife: "Doktor da rahattır. Ödevini yapmıştır."- H. Taner. Öğretmenin öğrencilere verdiği çalışma
vazife
ödev bilgisi
Herhangi bir meslekte bulunanların birbirleriyle ve başkalarıyla olan işlerinde tutmaları gereken yollar ve yerine getirmek zorunda bulundukları ödevler üzerinde duran, bilgi, deontoloji
ödev

    Расстановка переносов

    ö·dev

    Произношение

    Этимология

    [ 'stan-ch&n ] (noun.) 15th century. Middle English stanchon, from Middle French estanchon, from Old French, diminutive of estance stay, prop.
Избранное