He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
I was taught English by a foreigner.
- Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.
I will teach you to play chess.
- Sana satranç oynamayı öğreteceğim.
Yumi will become a teacher.
- Yumi öğretmen olacak.
Not all of the books are instructive.
- Kitapların hepsi öğretici değil.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.