Tom always stays at school as late as the teachers allow him to.
- Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
Are you a teacher? Yes, I am.
- Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
- Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
She's a yoga instructor.
- O bir yoga öğretmenidir.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
- Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
The teacher said that you need to master the subject.
- Öğretmen konuyu öğrenmen gerektiğini söyledi.
You are a schoolteacher, aren't you?
- Sen bir öğretmensin, değil mi?
My mom was a schoolteacher.
- Annem bir öğretmendi.
Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.
- Öğretmenler bir sürü tavsiye vermelerine rağmen, öğrenciler her zaman onu almazlar.
I don't like the substitute teacher.
- Ben vekil öğretmeni sevmiyorum.
This dictionary is a good learning tool for both students and professors.
- Bu sözlük hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir öğrenme aracıdır.
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
Hocasının adı neymiş?
- Öğretmeninin ismi ne?