öğretme

listen to the pronunciation of öğretme
Турецкий язык - Английский Язык
training
indoctrination
instructing
tuition
{i} edifying
initiation
edification
öğretmek
teach

Her job is to teach English. - Onun işi İngilizce öğretmektir.

That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach. - İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.

öğretme sanatı
didactics
öğret
{f} taught

He taught me how to swim. - O, bana yüzmeyi öğretti.

My mother taught me how to make osechi. - Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.

öğret
{f} teach

I know that you're a teacher. - Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.

Yumi will become a teacher. - Yumi öğretmen olacak.

öğretmek
beat into
öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

This book is both interesting and instructive. - Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.

Not all of the books are instructive. - Kitapların hepsi öğretici değil.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

I am very tired from teaching. - Öğretmekten çok yoruldum.

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

öğret
edify
öğretmek
indoctrinate
öğretmek
instil
öğretmek
educate
öğretmek
instruct

I use animals to instruct people. - İnsanlara öğretmek için hayvanları kullanırım.

öğretmek
drill
öğretmek
school

He wanted to teach English at school. - Okulda İngilizce öğretmek istedi.

He wanted to teach English at school. - Okulda İngilizce öğretmek istiyordu.

öğretmek
{f} introduce
öğret
school

What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers. - Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.

My father teaches English at a high school. - Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.

öğretmek
to teach

Did Mr Davis come to Japan to teach English? - Bay Davis Japonya'ya İngilizce öğretmek için mi geldi?

This book is designed to teach children how to read. - Bu kitap çocuklara nasıl okuyacağını öğretmek için tasarlandı.

soru cevaplı öğretme usulü
(Eğitim) catechism
öğret
schooling
öğretmek
show
öğretmek
enlighten
öğretmek
initiate
öğretmek
to teach, to instruct; to instil, to instill, to indoctrinate
öğretmek
profess

Teaching English is his profession. - İngilizce öğretmek onun mesleğidir.

öğretmek
edify
ıncil'i öğretme
revivalism
ıncil'i öğretme
evangelization
Турецкий язык - Турецкий язык
Öğretmek işi
(Osmanlı Dönemi) İFKAH
(Osmanlı Dönemi) BEYAN
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) TEBADÜR
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) TASADDUR
Öğretmek
(Osmanlı Dönemi) KABES
öğretmek
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak
öğretmek
Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak: "Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış."- R. H. Karay
öğretmek
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak
öğretmek
Bilinmeyen bir konuda bilgi sahibi olmasını sağlamak: "Bir şeyi bir adama öğretmek için öğretenle öğrenen arasında mutlaka ruhi bir yakınlık lazımdır."- B. Felek
öğretmek
Yetenek kazandırmak
öğretme
Избранное