Than Sir Launcelot armed hym and toke his horse, and so he was taughte to the abbey.
She used to teach at university.
He taught me how to swim.
- O, bana yüzmeyi öğretti.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
This book is both interesting and instructive.
- Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
Your method of teaching English is absurd.
- Senin İngilizce öğretme yöntemin saçmadır.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?