Well, that was an instructive lesson.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
Are you a teacher or a student here?
- Siz burada bir öğretmen misiniz yoksa bir öğrenci misiniz?
This book is both interesting and instructive.
- Bu kitap hem ilginç hem de öğretici.
I've been a ski instructor for three years.
- Üç yıldır bir kayak öğretmeniyim.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
This is the school where she is teaching.
- Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.