It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
One of my dreams is to learn Icelandic.
- Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
She is learning the piano.
- O, piyanoyu öğreniyor.
I am learning a little English.
- Ben biraz İngilizce öğreniyorum.
To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
- Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
Finally we have learned the truth.
- Sonunda,gerçeği öğrendik.
Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
- Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.