I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
I was much frightened at the sight.
- Ben görünce çok korktum.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
- Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
This is too difficult for me.
- Bu benim için çok zordu.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
She's a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmendir.
Thank you very much for sending me such a nice present.
- Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
- Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
It's very big of you to admit you're wrong.
- Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.
Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Tom certainly had plenty of opportunities to go to concerts while he was in Boston.
- Tom Boston'da iken konserlere gitmek için kesinlikle çok fırsatı oldu.
Mary's apartment is very tidy.
- Mary'nin dairesi çok düzenli.
Tom's apartment is very tidy.
- Tom'un dairesi çok düzenli.
I'm not sure, but perhaps Tom is already dead.
- Emin değilim ama belki de Tom çoktan öldü.
I am dead tired from walking around all day.
- Bütün gün yürümekten çok yoruldum.
He spent countless hours preparing for the test.
- Teste hazırlanmak için çok saatler harcadı.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
The game excited lots of people.
- Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
What happened to make you laugh so much?
- Sizi çok güldürecek ne oldu?
Numerous stars were visible in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız görünüyordu.
When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Japan consumes a lot of paper.
- Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
- O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
This desk was too heavy for Patty to lift.
- Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
The bag was too heavy for me to carry by myself.
- Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
That looks like an awful lot for two people.
- Bu, iki kişi için oldukça çok şey gibi görünüyor.
You must want this very badly.
- Bunu çok fazla istemelisin.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
The multi-talented kid speaks 5 languages and plays 6 musical instruments.
- Çok yetenekli çocuk 5 dil konuşuyor ve 6 müzik aleti çalıyor.
Tatoeba is a multi-language dictionary.
- Tatoeba çok dilli bir sözlüktür.
Windows is the most used operating system in the world.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
Mumbai is the most populous city in India and the second most populous city in the world.
- Bombay, Hindistan'ın en çok nüfusa sahip şehridir ve dünyadaki ikinci en çok nüfusa sahip şehirdir.
It's too hard for me.
- Bu benim için çok zordu.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
He looks a good deal better today.
- O, bugün çok daha iyi görünüyor.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha fazla ilginç.
There were a great many boys and girls in the park.
- Parkta çok sayıda erkek ve kız vardı.
There are a great many forest fires in America.
- Amerika'da pek çok orman yangını var.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
As a result of the war, a great number of victims remained.
- Savaşın bir sonucu olarak, çok sayıda mağdur kaldı.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
You must feel horrible.
- Kendini çok berbat hissediyor olmalısın.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
It's high time you had a haircut.
- Saç tıraşı olmanın zamanı çoktan geldi.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
One gesture may have multiple meanings, while a single meaning can be expressed by a number of gestures.
- Bir tek anlam çok sayıda jestlerle ifade edilebilirken, bir jest birden fazla anlamlara sahip olabilir.
Mary adores her baby's cute, round face.
- Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzünü çok seviyor.
It is very cold here all the year round.
- Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
He went so far as to call me a liar.
- O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
Several slight shocks followed the earthquake.
- Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
Mary has received several prizes for her poetry.
- Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Tom appears to be too tired to tackle that problem right now.
- Tom, şimdi o sorunu çözemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
Tom has as much right to be here as Mary does.
- Tom'un Mary'nin olduğu kadar çok burada olma hakkı var.
I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
I've always admired you enormously.
- Sana her zaman çok hayran oldum.
Tom is an enormously gifted musician.
- Tom çok yetenekli bir müzisyen.
Tom can be awfully stubborn.
- Tom çok inatçı olabilir.
Tom seemed awfully tired.
- Tom çok yorgun görünüyordu.
There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
The military power of this country is very advanced.
- Bu ülkenin askerî gücü çok gelişmiştir.
Some people think the government has way too much power.
- Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
I didn't realize you felt so strongly about this.
- Bunun hakkında çok güçlü hissettiğini fark etmedim.
Tom feels very strongly about this.
- Tom bu konuda çok güçlü hissediyor.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
Find multilingual sentence equivalents at Tatoeba.org.
- Tatoeba.org da çok dilli cümle benzerlerini bulun.
Tom didn't seem terribly interested in learning French.
- Tom Fransızca öğrenmekle çok fazla ilgileniyor gibi gözükmüyor.
I'd love to help you out, but I'm terribly busy.
- Sana yardım etmek isterim ama çok fazla meşgulüm.
He knew full well that he didn't have long to live.
- O yaşamak için uzun zamanı olmadığını çok iyi biliyordu.
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
They say he is very rich.
- Onlar onun çok zengin olduğunu söylüyorlar.
I hear you're very rich.
- Çok zengin olduğunu duyuyorum.
Corn is the most highly subsidized crop in America.
- Mısır, ABD'de en çok mali destek alan tarım ürünüdür.
Our personnel are very highly educated.
- Personelimiz oldukça çok eğitimlidir.
The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
- Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
This book is far above me.
- Bu kitap benim çok üzerimde.
I can't go out because I have a lot of homework.
- Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
What a lot of books he has!
- Onun ne de çok kitabı var!
It's simply too hot to do anything today.
- Bugün sadece bir şey yapamayacak kadar çok sıcak.
She always dresses very simply.
- O her zaman çok sade şekilde giyinir.
Polyglots are sexier. Talk to us.
- Çok dil bilenler daha seksidir. Bizimle konuş.
The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.
The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
He worked hard to support a large family.
- O, büyük bir aileyi geçindirmek için çok çalıştı.
The house I'm living in isn't very large.
- Yaşadığım ev çok büyük değil.
Tom's only too happy to lend a hand where necessary.
- Tom sadece gerektiği yerde yardım etmekten çok mutlu.
He will be only too glad to help you.
- Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
He earns a great deal.
- O, oldukça çok kazanır.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
Fuck, I cannot sleep because those damned owls are hooting so loudly.
- Lanet, uyuyamıyorum çünkü o lanet baykuşlar çok yüksek sesle ötüyorlar.
Oh, hello. It's quite hot today really!
- Oh merhaba. Bugün hava gerçekten çok sıcak!
Tom should have plenty of time.
- Tom'un çok zamanı olmalı.
Tom certainly had plenty of opportunities to go to concerts while he was in Boston.
- Tom Boston'da iken konserlere gitmek için kesinlikle çok fırsatı oldu.
The noise of city life annoys me greatly.
- Şehir yaşamının gürültüsü beni çok sinirlendiriyor.
I was greatly impressed by the speech.
- Onun konuşmasından çok fazla etkilendim.
Tom was deeply disturbed by this news.
- Tom bu haberden çok rahatsız oldu.
I feel for you deeply.
- Senin için çok üzülüyorum.
These books are very precious to us.
- Bu kitaplar bizim için çok değerli.
Time is a precious thing, so we should make the best use of it.
- Zaman çok değerli bir şeydir, bu yüzden onu en iyi şekilde kullanmamız gerekir.
Before Tom met Mary, he drank heavily.
- Tom Mary ile tanışmadan önce, çok içerdi.
They could not set out because it snowed heavily.
- Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.
The audience was largely made up of very young children.
- Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Don't mourn over the loss of your loved one too long.
- Sevdiğin birinin kaybına çok uzun süre ağlama.
I am very much relieved to know that.
- Onu bildiğim için çok rahatladım.
Thank you very, very much!
- Sana çok, çok teşekkürler!
You're a beast! You haven't even missed one question!
- Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
These beasts are very friendly.
- Bu canavarlar çok cana yakın.
Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
- Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.
I am in a terrible dilemma.
- Çok kötü bir ikilemdeyim.
She looked terrible at that time.
- O zaman çok kötü görünüyordu.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
In Venice, there are always lots of tourists.
- Venedik'te her zaman çok turist vardır.
Tom lives beyond his means.
- Tom kazandığından çok para harcıyor.
They live beyond their means.
- Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
Sadly, I'm not a very good dancer.
- Ne yazık ki, ben çok iyi bir dansçı değilim.
On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
- Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.
For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
- Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
Tom is a terrific all-around athlete.
- Tom müthiş çok yetenekli bir atlettir.
Jane is very pretty and kind.
- Jane çok güzel ve nazik.
Tom can eat pretty much anything.
- Tom oldukça çok şey yiyebilir.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.