I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
He has many enemies in the political world.
- Politik dünyada pek çok düşmanı var.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
- Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
That's not very fair, is it?
- Bu çok adil değil, değil mi?
I have too much homework today.
- Bugün, çok fazla ödevim var.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
I hear he is good at mahjong.
- Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
You do such a thing once too often and get punished.
- Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
Those shadows appeared in a way like giant dinosaurs, with a long neck and a very big jaw without teeth.
- Bir bakıma uzun boyunlu ve dişsiz çok büyük çenesi olan dev dinozorlar gibi şu görüntüler ortaya çıktı.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
Tom certainly had plenty of opportunities to go to concerts while he was in Boston.
- Tom Boston'da iken konserlere gitmek için kesinlikle çok fırsatı oldu.
Tom should have plenty of time.
- Tom'un çok zamanı olmalı.
I don't have much time to tidy.
- Toparlanmak için çok zamanım yok.
Mary's apartment is very tidy.
- Mary'nin dairesi çok düzenli.
Tom didn't know that Mary was already dead.
- Tom Mary'nin çoktan öldüğünü bilmiyordu.
I'm not sure, but perhaps Tom is already dead.
- Emin değilim ama belki de Tom çoktan öldü.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
Countless stars were twinkling in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız parlıyordu.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
You must not depend so much on others.
- Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
What happened to make you laugh so much?
- Sizi çok güldürecek ne oldu?
The king had numerous illegitimate children with her.
- Kralın ondan çok sayıda gayrımeşru çocuğu vardı.
There are numerous universities in Kyoto.
- Kyoto'da çok sayıda üniversite var.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
He said he was already more than fifty years old, fifty five, to be precise.
- O çoktan elli yaşından daha fazla olduğunu, tam olarak elli beş olduğunu söyledi.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
The bag was too heavy for me to carry by myself.
- Çanta benim tek başıma taşıyamayacağım kadar çok ağırdı.
This desk was too heavy for Patty to lift.
- Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
That looks like an awful lot for two people.
- Bu, iki kişi için oldukça çok şey gibi görünüyor.
Tom does seem awfully tired.
- Tom çok yorgun görünüyor.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
You must want this very badly.
- Bunu çok fazla istemelisin.
The multi-talented kid speaks 5 languages and plays 6 musical instruments.
- Çok yetenekli çocuk 5 dil konuşuyor ve 6 müzik aleti çalıyor.
New York is a multi-racial city.
- New York çok ırklı bir şehirdir.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Windows is the most used operating system in the world.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
Praise stimulates students to work hard.
- Övgü öğrencileri çok çalışmaya teşvik eder.
It's too hard for me.
- Bu benim için çok zordu.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
We learn a good deal at school.
- Biz okulda çok şey öğrendik.
He looks a good deal better today.
- O, bugün çok daha iyi görünüyor.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
There are a great many forest fires in America.
- Amerika'da pek çok orman yangını var.
A great number of students battled for freedom of speech.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilacın tadı çok kötü.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla ağrıyor.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
The price of this car is very high.
- Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
One gesture may have multiple meanings, while a single meaning can be expressed by a number of gestures.
- Bir tek anlam çok sayıda jestlerle ifade edilebilirken, bir jest birden fazla anlamlara sahip olabilir.
He works hard all the year round.
- Bütün yıl çok sıkı çalışır.
Mary adores her baby's cute, round face.
- Mary bebeğinin sevimli, yuvarlak yüzünü çok seviyor.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
I hope the bus will come before long.
- Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
- Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
Tom is extremely sophisticated.
- Ton son derece çok bilmiş.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
There were several stars to be seen in the sky.
- Gökyüzünde görülen çok sayıda yıldızlar vardı.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Tom looks like he's too tired to help us right now.
- Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
You may be right, but we have a slightly different opinion.
- Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
Tom is an enormously gifted musician.
- Tom çok yetenekli bir müzisyen.
I've always admired you enormously.
- Sana her zaman çok hayran oldum.
I'm awfully sorry that I was late.
- Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
Tom seemed awfully tired.
- Tom çok yorgun görünüyordu.
There was nothing wrong with their ability, it was just that the expense for each unit was so vast that the cost performance was bad.
- Onların yeteneğiyle ilgili yanlış bir şey yoktu, o sadece maliyet performansı kötü olan her bir ünite için giderin çok yüksek olmasıydı.
Your intelligence is as vast as the distance between Bombay and Mumbai.
- Senin zekan Bombay ve Mumbai arasındaki mesafe kadar çoktur.
Tom has a lot of will power.
- Tom'un çok fazla irade gücü vardır.
Some people think the government has way too much power.
- Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.
You shouldn't eat to excess.
- Çok fazla yememelisin.
She smokes excessively.
- O çok fazla sigara içiyor.
I feel very strongly about it.
- Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
I felt very strongly about it.
- Bu konuda çok şiddetle hissettim.
But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
- Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Fadil knew that something was terribly wrong.
- Fadıl bir şeylerin çok yanlış olduğunu biliyordu.
It's terribly cold. I think I'm going to catch a cold.
- Çok üşüyorum. Sanırım nezle olacağım.
He knew full well that he didn't have long to live.
- O yaşamak için uzun zamanı olmadığını çok iyi biliyordu.
You are really full of curiosity, aren't you?
- Gerçekten çok meraklısın, değil mi?
Tom said jokingly that he was not very rich.
- Tom şakayla çok zengin olmadığını söyledi.
I hear you're very rich.
- Çok zengin olduğunu duyuyorum.
I think highly of him.
- Onu oldukça çok düşünüyorum.
Corn is the most highly subsidized crop in America.
- Mısır, ABD'de en çok mali destek alan tarım ürünüdür.
The cost of building the new hospital was considerably higher than first estimated.
- Yeni hastane binasının maliyeti İlk tahmin edilenden çok daha yüksektir.
This book is far above me.
- Bu kitap benim çok üzerimde.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
Japan consumes a lot of paper.
- Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
There are very many people who read simply to prevent themselves from thinking.
- Kendilerini düşünmekten engellemek için sadece okuyan pek çok insan vardır.
It doesn't require you to be a polyglot.
- Çok dil bilen biri olmanızı gerektirmiyor.
Polyglots are much sexier.
- Çok dil bilenler çok daha seksidirler.
The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
- Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
He has a large number of books on his bookshelf.
- Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
He will be only too glad to help you.
- Sadece ,sana yardım etmekten çok hoşnut olacak.
She was only too glad to help us.
- O bize yardım etmek için sadece çok sevinçliydi.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
I have a great deal to do today.
- Bugün yapacak çok işim var.
He made a great deal of money selling milk.
- O süt satarak çok para yaptı.
Fuck, I cannot sleep because those damned owls are hooting so loudly.
- Lanet, uyuyamıyorum çünkü o lanet baykuşlar çok yüksek sesle ötüyorlar.
Oh, hello. It's quite hot today really!
- Oh merhaba. Bugün hava gerçekten çok sıcak!
There's no need to hurry. We have plenty of time.
- Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
As a new father, I gave my first child plenty of books.
- Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.
Tom misses his mother greatly.
- Tom annesini çok özlüyor.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
I feel for you deeply.
- Ne çektiğini çok iyi anlıyorum.
Tom was deeply disturbed by this news.
- Tom bu haberden çok rahatsız oldu.
We have precious little time.
- Değerli çok az zamanımız var.
My children are very precious to me.
- Çocuklarım benim için çok değerlidir.
They could not set out because it snowed heavily.
- Yola koyulamadılar çünkü çok kar yağdı.
It rained heavily, and consequently the baseball game was called off.
- Çok yağmur yağdı ve dolayısıyla beyzbol maçı iptal edildi.
The audience was largely made up of very young children.
- Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Mrs Klein is over 80, but she's still very active.
- Bayan Klein 80 yaşın üzerinde, ama hâlâ çok aktif.
I am very much relieved to know that.
- Onu bildiğim için çok rahatladım.
I like the sound of harpsichord very much.
- Klavsenin sesini çok severim.
These beasts are very friendly.
- Bu canavarlar çok cana yakın.
You're a beast! You haven't even missed one question!
- Sen sorularda çok iyisin! Birtek soruda başarısız olmadın!
Tom was sweating profusely after a half an hour on the treadmill.
- Tom, koşu bandındaki yarım saatten sonra çok terliyordu.
Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
I think something terrible has happened to Tom.
- Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
The game excited lots of people.
- Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
She lives beyond her means.
- O, kazandığından çok para harcıyor.
They live beyond their means.
- Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
Sadly, I'm not a very good dancer.
- Ne yazık ki, ben çok iyi bir dansçı değilim.
For a girl of her age, Mary expresses very clever, remarkable thoughts.
- Onun yaşındaki bir kız için, Mary çok zeki, dikkat çekici düşünceler ifade eder.
I thought that was remarkable.
- Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm.
Tom is a terrific all-around athlete.
- Tom müthiş çok yetenekli bir atlettir.
Tom can eat pretty much anything.
- Tom oldukça çok şey yiyebilir.
Jane is very pretty and kind.
- Jane çok güzel ve nazik.
Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
- Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
Personal computers are very useful.
- Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.
Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
- Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
New York'un caddeleri çok geniş.
- New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- New York'un caddeleri çok geniş.