Poor is not the one who has too little, but the one who wants too much.
- Fakir, çok az şeye sahip olan değildir fakat çok isteyendir.
We drink too little water.
- Biz çok az su içiyoruz.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
Tom barely spoke to Mary last summer.
- Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
Tom seems to be barely paying attention.
- Tom çok çok az ilgileniyor gibi görünüyor.
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
Too bad! Too few rich people donate to the orphanage.
- Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.
Tom has lots of acquaintances but very few friends.
- Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
I have very few books in English.
- Çok az sayıda İngilizce kitabım var.
His observation is sharp, but he says very little.
- Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.