Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
- Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
Children reflect the family atmosphere.
- Çocuklar aile ortamını yansıtırlar.
Not long ago we heard a father say in the presence of his large family, I don't want any of my boys to be lawyers.
- Yakın zamanda bir babanın büyük ailesinin huzurunda, erkek çocuklarımdan hiçbirinin avukat olmasını istemiyorum. dediğini duyduk.
He gets jealous when I talk to other guys.
- Ben diğer çocuklarla konuşursam kıskanır.
Tom didn't want Mary to go out with other guys.
- Tom Mary'nin diğer çocuklar ile dışarı çıkmasını istemiyordu.
Do you know what your kids are eating?
- Çocuklarınızın ne yediğini biliyor musunuz?
Please pass it to the other kids.
- Lütfen onu diğer çocuklara uzat.
Do you have any kids?
- Hiç çocukların var mı?
My mother died when I was a kid.
- Annem ben çocukken öldü.
It seems that the children will have to sleep on the floor.
- Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
People of Almaty, let us create a child-friendly city!
- Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
Tom wasn't able to find a babysitter on such short notice.
- Tom öylesine kısa sürede bir çocuk bakıcısı bulamadı.
Tom thinks there's a good possibility that Mary will agree to babysit the children on Friday night.
- Tom Mary'nin Cuma gecesi çocuklara bakıcılık yapmayı kabul edeceğine dair büyük bir olasılık olduğunu düşünüyor.
According to the CRC, all people under 18 are considered to be children.
- ÇHS'ye göre, 18 yaşından küçük tüm insanlar çocuk olarak kabul edilir.
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
When I was a kid, I used to think that fairy floss and clouds were alike.
- Çocukken pamuklu şekerin ve bulutların benzer olduklarını düşünürdüm.
The children love listening to fairy tales.
- Çocuklar masal dinlemeyi sever.
Isn't that a little juvenile?
- O küçük bir çocuk değil mi?
The increase in juvenile delinquency is a serious problem.
- Çocuk suçluluğundaki artış ciddi bir sorundur.
This park is a little kid's paradise.
- Bu park küçük çocukların cennetidir.
Chicken pox is an itchy nuisance for kids.
- Suçiçeği, çocuklar için kaşıntılı bir baş belasıdır.
I had chicken pox as a kid.
- Ben bir çocukken suçiçeği geçirdim.
The kindergarten children were walking hand in hand in the park.
- Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.
When she was in kindergarten, all the boys used to call her princess.
- O, anaokulundayken, bütün erkek çocukları ona prenses derdi.
Tom and Mary had a child and called him Tom Junior.
- Tom ve Mary'nin bir çocukları vardı ve ona Tom Junior adını verdiler.
The boy singing a song is my brother.
- Şarkı söyleyen çocuk benim erkek kardeşimdir.
His wife bore him two daughters and a son.
- Karısı ona iki kızı ve bir erkek çocuk doğurdu
I'm instinctively bad with children and infants.
- Çocuklara ve bebeklere içgüdüsel olarak kötü davranıyorum.
There have been several cases of infantile paralysis.
- Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.
The children collect seeds of various shapes and colours.
- Çocuklar çeşitli şekil ve renklerde tohum toplarlar.
You shouldn't allow your son to act like a selfish brat.
- Oğlunun bencil bir çocuk gibi davranmasına izin vermemelisin.
Tom hates parents who don't control their bratty children.
- Tom arsız çocuklarını kontrol edemeyen ebeveynlerden nefret ediyor.
There have been several cases of infantile paralysis.
- Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.
Children should not be spoiled.
- Çocuklar şımartılmamalı.
I want you to stop spoiling the kids.
- Çocuklara yüz verip şımartmaktan vazgeçmeni istiyorum.