I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
- Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.
What kind of woman do you think I am?
- Ne çeşit kadın olduğumu düşünüyorsun?
What sort of television programs are on today?
- Bugün ne çeşit televizyon programları var?
All sorts of people live in Tokyo.
- Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
He grew a variety of crops.
- O, çeşitli ekinler büyüttü.
Variety is the spice of life.
- Çeşitlilik hayatın lezzetidir.
Various types of philosophy originated in Greece.
- Felsefenin çeşitli türleri Yunanistan'da oluşmuştur.
Spätzle are a type of German pasta.
- Spätzle bir çeşit alman pastasıdır.
Part of the charm of a big city lies in the variety of styles that can be seen in the architecture of its buildings.
- Büyük bir şehrin cazibesinin bir kısmı onun binalarının mimarisinde görülebilen stillerin çeşitliliğine bağlıdır.
Cabbage, cauliflower, broccoli, and Brussels sprouts are all cultivars of the same species.
- Lahana, karnabahar, brokoli ve brüksellahanası aynı türün çeşitleridir.
We also have lentils in our assortment.
- Ayrıca çeşitlerimizde mercimeğimiz var.
A clocktower is full of an assortment of doodads and doohickies.
- Saat kulelerinin içi çeşit çeşit zamazingoyla doludur.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
We discussed a wide range of topics.
- Çok çeşitli konular tartıştık.
I wonder if this is some sort of scam.
- Ben bunun bir çeşit aldatmaca olup olmadığını merak ediyorum.
She seemed like some sort of princess from a fairy tale.
- O bir peri masalından bir çeşit prenses gibi görünüyordu.
What make of computer do you use?
- Hangi çeşit bilgisayar kullanıyorsun?
She knows how to make more than a hundred types of bread.
- O, yüz çeşitten fazla ekmek yapmasını bilir.
Sami had some form of paranoid schizophrenia.
- Sami'de bir çeşit paranoyak şizofreni vardı.
Even after I get a job, I think I'll still want to continue some form of music.
- Ben bir iş bulduktan sonra bile hala bir çeşit müziğe devam etmek isteyeceğimi düşünüyorum.
I read three kind of newspapers in order to keep abreast with the times.
- Gelişmeleri takip etmek için üç çeşit gazete okurum.
In order to study computational linguistics it's necessary to know various languages, however, one also has to be familiar with the use of computers.
- Bilişimsel dil bilimi eğitimi yapmak için çeşitli dilleri bilmek gerekli, ancak, insan bilgisayarların kullanımı da bilmelidir.
Oil is necessary to run various machines.
- Yağ çeşitli makinelerin çalıştırılabilmesi için gereklidir.
A shiitake is a kind of mushroom.
- Şitaki bir çeşit mantardır.
Tom asked me all sorts of questions.
- Tom bana her çeşit soru sordu.
All sorts of people came to the exhibition.
- Sergiye her çeşit insan geldi.