Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Tom has more than three hundred employees.
- Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.
I am an office worker.
- Ben bir ofis çalışanıyım.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
The number of cars running in the city has increased.
- Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
Tom currently has ten people working for him.
- Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.