çalışılamaz

listen to the pronunciation of çalışılamaz
Турецкий язык - Английский Язык
unworkable
not workable or operable; not practical; unmanageable
{s} not practical, not able to be performed
not capable of being carried out or put into practice; "refloating the sunken ship proved impracticable because of its fragility"; "a suggested reform that was unfeasible in the prevailing circumstances"
If you describe something such as a plan, law, or system as unworkable, you believe that it cannot be successful. There is the strong possibility that such cooperation will prove unworkable Washington is unhappy with the peace plan which it views as unworkable. an unworkable plan, system, law etc is not likely to be successful
çalış
{f} working

While working, he had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

While working, she had an accident. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} studied

If only I had studied harder for the exam. - Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.

If he studied hard, he could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

çalış
{f} functioning

The machine has stopped functioning. - Makine çalışmayı durdurdu.

The liver is no longer functioning. - Karaciğer artık çalışmıyor.

çalış
(Sanat) touch

I'll try to get in touch with Tom. - Tom'la temas kurmaya çalışacağım.

I tried to get in touch with the police. - Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.

çalış
(Muzik) execution
çalış
{f} labor

They labored in the factories. - Onlar fabrikalarda çalıştılar.

He works in the laboratory. - O labaratuarda çalışır.

çalış
{f} wrought
çalış
{f} worked

They worked jointly on this project. - Onlar bu projede beraber çalıştılar.

I felt tired from having worked for hours. - Saatlerce çalışmaktan yoruldum.

çalış
{f} studying

Why are you studying English so hard? To be an English teacher. - Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.

But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London. - Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.

çalış
{f} attempt

He attempted to swim across the river. - Nehri yüzerek geçmeye çalıştı.

Tom attempted to persuade Mary to go to church with him. - Tom Mary'yi onunla birlikte kiliseye gitmek için ikna etmeye çalıştı.

çalış
{f} study

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

I like studying history. - Tarih çalışmayı severim.

çalış
{f} work

Could you explain how the dishwasher works? - Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?

He had an accident while working. - O çalışırken bir kaza yaptı.

çalış
{f} run

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

None of the computers can continue to run with a burnt card. - Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.

çalış
{f} labour
çalış
labored

They labored over the budget for the fiscal year 1997. - Onlar 1997 mali yılı için bütçe üzerinde çalıştılar.

They labored day after day. - Onlar üst üste her gün çalıştılar.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение çalışılamaz в Турецкий язык Турецкий язык словарь

çalış
Çalma işi veya biçimi: "Her muganninin okuyuşu, her çalanın çalışı yine şahsidir ve ayrıdır."- Y. K. Beyatlı
çalış
Çalma işi veya biçimi
çalışılamaz
Избранное