çıkartmak

listen to the pronunciation of çıkartmak
Турецкий язык - Английский Язык
to have or let (someone) make (a new law)
to cause to take out; to let take out; to cause to remove; to let remove
to enable or allow (someone) to make it through (a given period of time) with (a specified amount of something)
slang to make or let (someone) hand over, cough up, or spit up (something)
to have or let (someone) unload (something) from (a vehicle)
to cause or allow (someone) to make (his/her living) from (a specified kind of work)
to have or let (someone) produce (something new) or develop (a new habit)
to have or let (someone) expose (another's wrongdoing, mistake)
to have or let (one person) show (another) to be (something unfavorable)
eject , strike out
to have or let (someone) publish (a book, newspaper, etc.)
to make (someone, an animal) climb up on or get up on (something); to make (someone, an animal) go up to (a place); to put (someone, something) in/on (a higher place)
to remove (someone, something) (from); to take or get (someone, something) out (of), extricate (someone, something) (from); to extract or pull (something) (from); to bring (something, someone) out (from) (a place); to expel (a student) (from) (a school); to fire (a worker); to evict (a tenant)
to cause (someone) to get the maximum of (pleasure) from
to make (a law)
to have or let (someone) remove (a stain)
to have or let (someone) subtract (one amount) from (another)
to have or let (someone) make (one thing) from (another)
to have or let (one person) remove (another person, something) (from); to have or let (one person) extricate (another person, something) (from); to have or let (someone) extract or pull (something) (from); to have or let (one person) bring (another person, something) out (from); to have or let (one person) expel, fire, or evict (another person)
to remove, take out, get rid of (a stain)
to have or let (one person) take out (his/her anger, frustration, negative emotion) on (another)
to have or let (someone) extend or stick (something) out of (a place)
to have or let (one person) present (another)
to take off (an article of clothing); to doff (one's hat)
to cause (someone) to vomit
to bring (one person) before (another), bring (one person) to (another), present (one person) to (another)
to have or let (someone) take off (an article of clothing); to have or let (a man) doff (his hat)
to make it through or get through (a given period of time) with (a specified amount of something)
to get or allow (one person) to make (another person, an animal) climb up or move up
to unload (something) from (a vehicle)
to take (someone, an animal) out to/into (a place outdoors)
to publish (a book, newspaper, etc.)
to have or let (someone) find (an address)
(Askeriye) to land (a force) on (a shore)
(deyim) let out
cause to take out
quarry
take
take off
pick
eliminate
strikeout
remove

I had to get my tattoo removed. - Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.

I had to get it removed. - Onu çıkartmak zorunda kaldım.

let take out
elicit
cut
extract
puke
çıkartma
sticker

I'd like to buy some stickers. - Bazı çıkartmalar satın almak istiyorum.

They had stickers on their cars reading: First Iraq then France. - Onların arabalarında önce Irak sonra Fransa diye okunan çıkartmalar vardı.

mahkeme kararıyla çıkartmak
evict
çık
drop out of
elden çıkartmak
(Dilbilim) give away
kıvılcım çıkartmak
sparkle
maden çıkartmak
(Madencilik) mine
yerinden çıkartmak
dislodge
yerinden çıkartmak
displace
çık
(Bilgisayar) break

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

çık
(Bilgisayar) escape

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

çıkartma
(Biyokimya) deletion
çıkartma
emitting
çıkartma
(Avcılık) ejection
çık
{f} exit

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

çık
got out

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

Tom got out of prison after 30 years. - Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.

çık
{f} exited

The old woman exited the bus. - Yaşlı kadın otobüsten çıktı.

Dan exited the train station at seven thirty. - Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I can't go out because I have a lot of homework. - Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.

çık
move up
çık
emerge

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

Russia had emerged as a second superpower. - Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

çıkartma
decal
çıkartma
transfer
gün ışığına çıkartmak
take somebody out into daylight
karaya çıkartmak
land
baştan çıkartmak
vamp
geri çıkartmak
regurgitate
göklere çıkartmak
lay it on
günah çıkartmak
to confess
kaşıkla yedirip/aş verip sapıyla (gözünü) çıkartmak
to spoil a good deed with a bad one
mahkeme kararı çıkartmak
sue out
metalik ses çıkartmak
chink
olay çıkartmak
make a scene
olay çıkartmak
create a tension
taş çıkartmak
have it over smb
taş çıkartmak
to make rings round sb, to surpass sb
taş çıkartmak/çıkarmak
to be able to run rings around, be far superior to (someone)
vurup çıkartmak
knock out
yasa çıkartmak
pass a law
yasa çıkartmak
enact a law
çileden çıkartmak
bedevil
çık
quit

Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly. - Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
çıkartma
decal, transfer, sticker
çıkartma
decal, transfer (before what it represents has been transferred from its paper backing onto the surface where it will be displayed)
çıkartma
transferring (a picture) (from one surface to another), decalcomania, transfer printing
çıkartma
decal, sticker, transfer; transfer picture, (a) decalcomania
çıkartma
having (someone, something) removed or extricated; having (something) extracted
çıkartma
decalcomania
çıkartma
transfer picture
Турецкий язык - Турецкий язык
Çıkarma işini yaptırmak
Çıkarma işini yaptırmak: "Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor."- B. R. Eyuboğlu
çıkartma
Üzerindeki resim ıslatılarak yapıştırıldığı yere çıkartılan, özel olarak hazırlanmış zamklı kâğıt
çıkartma
Çıkartmak işi. Üzerindeki resim ıslatılarak yapıştırıldığı yere çıkartılan, özel olarak hazırlanmış zamklı kâğıt: "Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var."- O. Rifat
çıkartma
Çıkartmak işi
çıkartma
Bu yolla çıkarılan resim
çıkartma
dekalkomani
çıkartmak
Избранное