Like most problems, this will eventually be solved, I think.
- Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım.
All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.
- Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü.
Your shoes are untied.
- Ayakkabıların çözülmüş.
Tom took off his jacket and untied his bow tie.
- Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
It's time to resolve this question once and for all.
- Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.
I hope that you are able to resolve the situation soon.
- Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
I don't have a decryption program.
- Bir şifre çözme programım yok.
Tom took off his jacket and untied his bow tie.
- Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
Tom's shoelaces are untied.
- Tom'un ayakkabı bağcıkları çözük.
I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.
It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.
This is how I solved the problem.
- Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
He succeeded in solving the problem.
- O, sorunu çözmeyi başardı.
I have my own way of solving it.
- Onu çözmek için kendi tarzım var.
He was able to solve the problem with ease.
- O,kolaylıkla problemi çözebildi.
Allen was given a problem that was impossible to solve.
- Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.
Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive.
- Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.
As the story advances, the mystery unravels.
- Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.
Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözünür.
Oxygen from the air dissolves in water.
- Havadan gelen oksijen suda çözülür.
Investigators are trying to decipher what happened.
- Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.