These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used.
- Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.
My responsibility is to keep the company solvent.
- Benim sorumluluğum şirket çözücüsünü korumak.
These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used.
- Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.
Your shoes are untied.
- Ayakkabıların çözülmüş.
Tom took off his jacket and untied his bow tie.
- Tom ceketini çıkardı ve papyonunu çözdü.
It is impossible to resolve the conflict.
- Bu çatışmayı çözmek imkansız.
It's time to resolve this question once and for all.
- Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.
I don't have a decryption program.
- Bir şifre çözme programım yok.
Tom's shoelaces are untied.
- Tom'un ayakkabı bağcıkları çözük.
Your shoes are untied.
- Ayakkabıların çözülmüş.
I'm trying to work out this problem.
- Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.
It took me half an hour to work out this problem.
- Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.
You could have solved this puzzle with a little more patience.
- Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.
He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours.
- Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.
He tried solving the problem.
- Problemi çözmeyi denedi.
Takeo is engrossed in solving mathematical problems.
- Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.
He was able to solve the problem with ease.
- O,kolaylıkla problemi çözebildi.
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive.
- Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.
As the story advances, the mystery unravels.
- Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.
Sugar dissolves in hot water.
- Şeker sıcak suda çözülür.
Oxygen from the air dissolves in water.
- Havadan gelen oksijen suda çözülür.
Investigators are trying to decipher what happened.
- Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
I want to be a problem solver.
- Bir sorun çözücü olmak istiyorum.
I'm a problem solver.
- Ben bir sorun çözücüyüm.