Fakat ben sana inanmıyorum Chuck ve de senin arkadaşlarına!
- Ama Chuck, sana ve arkadaşlarına inanmıyorum!
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
Tom worked hard only to fail the exam.
- Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
I accept, but only under one condition.
- Kabul ediyorum, ama sadece tek bir şartla.
The sentence is correct, however, I would word it differently.
- Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.
Tom and Mary didn't like each other at first. However, they eventually became good friends.
- Tom ve Mary başlangıçta birbirlerini sevmediler ama sonunda iyi arkadaş oldular.
I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.
- Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim.
Tom promised to come, but hasn't showed up yet.
- Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi.
Love isn't blind, but it's often stupid.
- Aşk kör değildir ama çoğu zaman aptaldır.
Love is blind, but jealousy can see even nonexistent things.
- Aşk kördür ama kıskançlık var olmayan şeyleri bile görebilir.
Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
- Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
- Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.