Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
- I want to put an end to the quarrel.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Japonya, Kore için herhangi bir Rus tehdidini sona erdirmek istiyordu.
- Japan wanted to end any Russian threat to Korea.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Dersin bitimine kadar sadece on dakika var.
- There are only 10 minutes left until the end of the lesson.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Başlangıcı olanın sonu da vardır.
- Whatever has a beginning also has an end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Bu iş iyi bitmeyecek.
- This is not going to end well.
Is this movie ever going to end?.