Social relations impose courtesy.
Congress imposed new tariffs.
I had hardly checked in at the hotel when he called me.
- Sen beni aradığında otelde zorla kayıt yaptırdım.
Tom could hardly make himself understood.
- Tom meramını zorla anlatabildi.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.
The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden zorla girmek için zorlandı.
They continued to push south.
- Onlar güneyi zorlamaya devam etti.
Don't push your luck.
- Şansınızı zorlamayın.
The rioters were forcibly removed from the plaza.
- Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.
He took it from her by force.
- O, onu ondan zorla geri aldı.
They took it by force.
- Onlar onu zorla aldılar.
A sudden illness forced her to cancel her appointment.
- Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.
Illness forced him to give up school.
- Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.
Life is getting hard these days.
- Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
I could hardly make out what she said.
- Söylediği şeyi zorla anlayabildim.
The police were forced to break into the apartment through the window.
- Polis daireye pencereden zorla girmek için zorlandı.
The thief used a screwdriver to break into the car.
- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.