The laboratory included an elaborate setup for measuring the energy.
I have to prepare my presentation.
- Sunumumu hazırlamak zorundayım.
I need a little more time to prepare.
- Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
I was busy cooking dinner.
- Yemek hazırlamakla meşguldüm.
As far as I go, I'm a cook. The only thing I do is prepare the food.
- Bildiğim kadarıyla, ben bir aşçıyım. Yaptığım tek şey yemek hazırlamak.
I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot.
- Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.
Do you have to make dinner?
- Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
It only took Mary a few minutes to set the table.
- Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.
Whose turn is it to set the table?
- Masayı hazırlamak için kimin sırası?