Aşk elmas gibidir. Hiç bir zaman değerini kaybetmez, bilakis, zaman ilerledikçe değeri artar.
- Die Liebe ist wie ein Diamant. Sie verliert nie an Wert, ganz im Gegenteil, mit zunehmender Zeit wird sie wertvoller!
Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir.
- A growing child requires more food.
Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
- He has unsightly hairs growing out of his ears.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
Sanayi hızla büyüyordu.
- Industry was growing quickly.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
- Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
Tom FBI tarafından manipüle edildiğinin gittikçe farkına vardı.
- Tom became increasingly aware that he was being manipulated by the FBI.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
- The rate of growth is growing exponentially.
Hava kirliliği bazı bitkilerin büyümesini önler.
- Air pollution prevents some plants from growing well.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.
Homeschooling is growing in popularity.
- Hausunterricht wird zunehmend populärer.
An increasingly greater part of the population is not capable of fully utilizing the power of expression of the German language.
- Ein zunehmender Teil der Bevölkerung ist nicht in der Lage, die Ausdruckskraft der deutschen Sprache auszuschöpfen.
Green fields and spring sunshine - in the future, that is the image Germans will increasingly have to associate with Christmas.
- Grüne Wiesen und frühlingshafter Sonnenschein – das ist das Bild, das von Deutschen in Zukunft sicher zunehmend mit Weihnachten in Verbindung gebracht werden wird.