zunehmend

listen to the pronunciation of zunehmend
Немецкий Язык - Турецкий язык
artarak
artan, büyüyen, fazlalasan; (Adv.) gittikce; gide gide; -e Geschwindigkeit gittikce artan sürat; -er Mond büyüyen ay
giderek artan
gitgide artarak
büyüyor
gitgide artan
çoğalan
gittikçe artan
ilerledikçe

Aşk elmas gibidir. Hiç bir zaman değerini kaybetmez, bilakis, zaman ilerledikçe değeri artar. - Die Liebe ist wie ein Diamant. Sie verliert nie an Wert, ganz im Gegenteil, mit zunehmender Zeit wird sie wertvoller!

büyüyen
gelişen
Английский Язык - Турецкий язык

Определение zunehmend в Английский Язык Турецкий язык словарь

growing
büyüyen

Büyüyen bir çocuk daha fazla gıda gerektirir. - A growing child requires more food.

Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var. - He has unsightly hairs growing out of his ears.

growing
{s} gelişen
growing
büyüyor

Ambargoya muhalefet büyüyordu. - Opposition to the embargo was growing.

Sanayi hızla büyüyordu. - Industry was growing quickly.

growing
büyümekte olan
growing
{f} geliş

İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor. - Trade between the two countries has been steadily growing.

growing
{i} gelişim
increasingly
gittikçe

Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk. - Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.

Tom FBI tarafından manipüle edildiğinin gittikçe farkına vardı. - Tom became increasingly aware that he was being manipulated by the FBI.

accretive
karlılığına katkı
growing
gelişerek
growing
{i} yetiştirme

Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın. - You should try growing your own food.

Babamın hobisi gül yetiştirmektir. - My father's hobby is growing roses.

growing
{i} tarım

Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir. - Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.

growing
{s} çoğalan
growing
{i} gelişme
growing
{i} büyüme

Büyüme hızı katlanarak büyüyor. - The rate of growth is growing exponentially.

Hava kirliliği bazı bitkilerin büyümesini önler. - Air pollution prevents some plants from growing well.

growing
{s} artan

Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var. - They have a growing population; therefore they need more and more food.

Немецкий Язык - Английский Язык
in a growing number of instances
rallying
progressively
to an increasing extent
increasingly
putting on
gaining weight
accretive
growing

Homeschooling is growing in popularity. - Hausunterricht wird zunehmend populärer.

in an increasing number of instances
cumulative
picking up
increasing

An increasingly greater part of the population is not capable of fully utilizing the power of expression of the German language. - Ein zunehmender Teil der Bevölkerung ist nicht in der Lage, die Ausdruckskraft der deutschen Sprache auszuschöpfen.

Green fields and spring sunshine - in the future, that is the image Germans will increasingly have to associate with Christmas. - Grüne Wiesen und frühlingshafter Sonnenschein – das ist das Bild, das von Deutschen in Zukunft sicher zunehmend mit Weihnachten in Verbindung gebracht werden wird.

mounting
accumulative
putting in weight
accelerating
swelling
intensifying
being on the increase
to accumulate
incrementally
zunehmend zurückfallen
to be increasingly lagging behind
An der Aussagekraft der PISA-Studie werden zunehmend Zweifel laut.
The validity of the PISA study has increasingly been called into question
Die Sache verliert zunehmend an praktischer Bedeutung.
The whole matter is becoming increasingly moot