Türkçe ile İngilizce çok farklıdırlar. Örneğin Türkçede cinsiyet ayrımı yoktur, İngilizcede vardır.
- Türkisch und English sind sehr verschieden. Zum Beispiel gibt es im Türkischen keine Geschlechterdiskriminierung, im Englischen jedoch schon.
Az görmenin bazı avantajları vardır; örneğin, o hayal gücünü geliştirir.
- Sehschwäche hat ihre Vorteile. Sie fördert zum Beispiel die Fantasie.
Mesela, bu bir aşk şarkısı.
- For example, this is a love song.
Mesela, bu bir kalem.
- For example, this is a pen.
Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.
- In large cities, in London for instance, there is heavy smog.
Örneğin benim yerimde olsaydın ne yapardın?
- For instance, what would you have done if you were in my place?
Mesela, İngilizceyi seviyor musun?
- For example, do you like English?
Hayvanları seviyorum, mesela kediler ver köpekleri.
- I like animals, for example, cats and dogs.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Japonya güzel şehirlerle doludur. Kyoto ve Nara, örneğin.
- Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.