O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti.
- Tom finally talked Mary into buying a new computer.
Tom ve Mary en sonunda yalnız kalmışlardı.
- Tom and Mary were finally alone.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Nihayet evlendi onunla.
- He eventually married her.
Sekiz ay sonra, nihayet gene kızlarla çıkmaya başladı.
- After eight months, he eventually started dating girls again.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
Sonunda,gerçeği öğrendik.
- Finally we have learned the truth.
Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.
- Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.
Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.
- You'll tell me everything eventually.
Charlie was a mere child when I saw him last.
- Charlie war noch ein Kind, als ich ihn zuletzt gesehen habe.
When did you see her last?
- Wann hast du sie zuletzt gesehen?