Is it obligatory to rent a car?
- Bir araba kiralamak zorunlu mu?
If school wasn't obligatory, I would stop going there.
- Okul zorunlu olmasa, oraya gitmekten vazgeçerim.
The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
- Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
Over there, they don't say that it's prohibited. In fact, they say that it's mandatory.
- Orada, onlar onun yasak olduğunu söylemez. Aslında, onlar onun zorunlu olduğunu söyler.
Attendance is compulsory for all members.
- Katılmak bütün üyeler için zorunludur.
In Japan, attendance at elementary and junior high school is compulsory.
- Japonya'da ilk ve orta okula katılmak zorunludur.
It's imperative to go out.
- Dışarı çıkmak zorunlu.
It is imperative for you to act at once.
- Derhal hareket etmen zorunludur.
No, you're not obliged.
- Hayır, zorunlu değilsin.
From the age of 14 one is obliged to carry ID in Holland.
- 14 yaşından itibaren Hollanda'da kimlik taşımak zorunluluğu vardır.
It's necessary for all members to follow these rules.
- Bütün üyelerin bu kurallara uyması zorunludur.
It is necessary that Nancy attend the meeting.
- Nancy'nin toplantıya katılması zorunludur.
This movie is a must!
- Bu film bir zorunluluktur!
A visit to the city centre, listed as a UNESCO World Heritage Site, is a must.
- Bir UNESCO Dünya Mirası Yeri olarak listelenen şehir merkezine bir ziyaret bir zorunluluktur.
He is bound to win the match.
- O maçı kazanmaya zorunlu.
It was bound to happen sooner or later.
- Er ya da geç onun olacağı zorunluydu.
Don't feel obligated to talk if you don't want to.
- Eğer istemiyorsan konuşmak için zorunlu hissetme.
We have a legal obligation to pay our taxes.
- Vergilerimizi ödemek için yasal zorunluluğumuz var.
He won't be able to come anymore due to his obligations.
- O, zorunluluklarından dolayı artık gelemeyecek.
Tom is a compulsive liar.
- Tom zorunlu bir yalancıdır.
The plane made a forced landing.
- Uçak zorunlu iniş yaptı.
Nobody is indispensable.
- Hiç kimse zorunlu değil.
His help is indispensable to us.
- Onun yardımı bizim için zorunludur.
It's essential that we do that.
- Bunu yapmamız zorunlu.
It is essential that every child have the same educational opportunities.
- Her çocuğun aynı eğitim fırsatlarına sahip olması zorunludur.
That law isn't enforced.
- O yasa zorunlu değil.
It was bound to happen that way.
- O şekilde olması zorunluydu.
Tom is bound to forget.
- Tom unutmaya zorunlu.