Have a good time on your date.
- Randevunda iyi zaman geçir.
I once dated a girl just like Mary.
- Bir zamanlar tam Mary gibi bir kızla çıkıyordum.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
What time will you be back?
- Ne zaman geri döneceksin?
Reading this book was really worthwhile.
- Bu kitabı okumak gerçekten zamana değerdi.
I am always tense before I get on an airplane.
- Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.
Which endings does this verb have in the present tense?
- Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
Tom showed up at just the right moment.
- Tom tam doğru zamanda geldi.
From the moment he arrived there, he kept on bothering his doctor to tell him when he would be able to go home.
- Oraya vardığı andan itibaren, eve ne zaman gidebileceğini kendisine söylemesi için doktoru rahatsız etmeye devam etti.
George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
- George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
When I was a child, I spent many hours reading alone in my room.
- Çocukken odamda yalnız başına kitap okuyarak çok fazla zaman geçirdim.
He kept smoking all the while.
- O her zaman sigara içmeye devam etti.
He always sings while having a shower.
- O her zaman duşta şarkı söyler.
It rained heavily all day, during which time I stayed indoors.
- Tüm gün şiddetli yağmur yağdı, bu zaman zarfında evde kaldım.
I want to ask them when their wedding day is.
- Ben onlara düğün günlerinin ne zaman olduğunu sormak istiyorum.
When will the rainy season be over?
- Yağışlı sezon ne zaman bitecek?
When does the rainy season in Japan begin?
- Japonya'da yağmur sezonu ne zaman başlar?
When can I swim here?
- Ne zaman burada yüzebilirim?
I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
Once upon a time there lived an emperor who was a great conqueror, and reigned over more countries than anyone in the world.
- Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.
There was a time when kings and queens reigned over the world.
- Kralların ve kraliçelerin dünyada hüküm sürdüğü bir zaman vardı.
He occasionally visited me.
- O, zaman zaman beni ziyaret etti.
He doesn't travel much apart from occasional business trips.
- O zaman zaman iş gezilerinin dışında çok seyahat etmez.
It's been quite ages since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- İskoçyalı ve en az on iki yıllık değilse, o zaman viski değildir.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
If geometry is the science of space, what is the science of time?
- Geometri uzay bilimi ise, zaman bilimi nedir?
I'm sick and tired of you always parking in my space.
- Her zaman benim yerime park etmenden bıktım.
There are times when I find you really interesting.
- Seni gerçekten ilginç bulduğum zamanlar var.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
Everytime I look at him, he smiles.
- Ona ne zaman baksam gülümser.
It's a waste of time to stay longer.
- Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
He will learn the facts in the course of time.
- O zaman içerisinde gerçekleri öğrenecek.
By then, however, it was too late.
- Ancak, o zamana kadar, çok geçti.
We will move into our new house next month if it is completed by then.
- O zamana kadar tamamlanırsa gelecek ay yeni evimize taşınacağız.
I found all the shops closed by that time.
- O zamana kadar bütün dükkanları kapalı buldum.
They had been married for ten years by that time.
- Onlar o zamana kadar on yıl evliler.
What do I do till then?
- O zamana kadar ne yaparım?
The food supplies will not hold out till then.
- Gıda malzemeleri o zamana kadar dayanmaz.
What time of year do you usually like to spend time on the beach?
- Yılın hangi zamanında genellikle sahilde zaman geçirmek istersin?
We have a lot of snow at this time of the year.
- Yılın bu zamanında bir sürü karımız var.
Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.
- Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
- Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.