Yet there was no time to be lost if I was ever to get out alive, and so I groped with my hands against the side of the grave until I made out the bottom edge of the slab, and then fell to grubbing beneath it with my fingers. But the earth, which the day before had looked light and loamy to the eye, was stiff and hard enough when one came to tackle it with naked hands, and in an hour's time I had done little more than further weary myself and bruise my fingers.
He gave me a weary smile.
She was weary with age.
- O, yaştan dolayı yorgun düşmüştü.
I often feel extremely exhausted.
- Çoğunlukla oldukça yorgun hissederim.
Tom appears exhausted.
- Tom yorgun görünüyor.
Though I am tired, I will work hard.
- Yorgun olmama rağmen sıkı çalışacağım.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
As a result of always being hungry and fatigued, that dog finally died.
- Her zaman aç ve yorgun olmanın sonucu olarak, o köpek sonunda öldü.
Tom looked pale and fatigued.
- Tom solgun ve yorgun görünüyordu.
I am tired and I want to go home.
- Yorgunum ve eve gitmek istiyorum.
I am tired and I want to go to bed.
- Yorgunum, ve yatmak istiyorum.
I found him worn out, old, and tired.
- Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.
He was worn out when he got home.
- O, eve vardığında yorgundu.
Tom felt exhausted after chopping wood all afternoon.
- Tom tüm öğleden sonra odun yardıktan sonra yorgun hissetti.
I often feel extremely exhausted.
- Çoğunlukla oldukça yorgun hissederim.
Tom is done for today.
- Tom bugün için yorgun.
Tom seemed to be done.
- Tom çok yorgun görünüyordu.
He came home dead tired.
- O yorgun argın eve geldi.
I'm dead tired, I can't take one more step!
- Ben yorgunluktan ölüyorum, bir adım daha atamam!
Tom was really tired. He turned off the light at nine and was fast asleep within minutes.
- Tom gerçekten yorgundu. O saat dokuzda ışığı kapadı ve birkaç dakika içinde hızla uykuya daldı.
Tom looked hot and tired, so I offered him a cold drink and told him to sit down and rest.
- Tom hararetli ve yorgun görünüyordu, ona soğuk bir içecek teklif edip, oturup dinlenmesini söyledim.
He was worn out when he got home.
- O, eve vardığında yorgundu.
I found him worn out, old, and tired.
- Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.