The muddy road has ruined my new shoes.
- Çamurlu yol, yeni ayakkabılarımı mahvetti.
This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
The path is bordered with hedges.
- Yol çitlerle sınırlanmıştır.
Show us the straight path.
- Bize doğru yolu göster.
You are way off the track.
- Sen yoldan çıkmışsın.
I think you're on the right track.
- Sanırım sen doğru yoldasın.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
Where does this trail go to?
- Bu keçi yolu nereye gidiyor?
I like walking on dusty and rocky trails.
- Tozlu ve kayalıklı yollarda yürümeyi severim.
Our plane was dangerously approaching the Turkish Airlines airliner.
- Uçağımız tehlikeli bir biçimde Türk Hava Yolları uçağına yaklaşıyordu.
What's the best way to approach a guy?
- Bir adama yaklaşmanın en iyi yolu nedir?
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
There is a little time before the train departs.
- Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
What time do we leave?
- Biz ne zaman yola çıkarız?
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
Take the shortest route to Paris.
- Paris'e en kısa yoldan gidin.
I can't decide which route to take to Boston.
- Boston'a hangi yoldan gideceğime karar veremiyorum.
The road runs from Tokyo to Osaka.
- Yol Tokyo ve Osaka arası çalışır.
A rail is a piece of metal or wood which is long and thin. For example, a train runs on rails, which is why we call it a railway train.
- Ray, metal ya da tahtadan yapılmış ince ve uzun bir şeydir. Örneğin, trenler ray üzerinde gider, bu yüzden ona demir yolu treni diyoruz.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
In Japan almost all roads are single lane.
- Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Love moves in mysterious ways.
- Aşk gizemli yollarda ilerler.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
Everything was in order until he came.
- O gelinceye kadar her şey yolundaydı.
Hanako came all the way from Hokkaido in order to see her father.
- Hanako babası görmek için Hokkaido'dan tüm yolu geldi.
He contrived a means of speaking to Nancy privately.
- O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
The line was huge and stretched all the way around the block.
- Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.
I got off the bus at the end of the line.
- Yolun sonunda otobüsten indim.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
Where does this road lead to?
- Bu yol nereye götürür?
This road leads you to the station.
- Bu yol sizi istasyonuna götürür.
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
She flew to Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya uçtu.
Tom broke up with Mary via text message.
- Tom cep telefonu mesajı yoluyla Mary'den ayrıldı.
You want to go via the tunnel?
- Tünel yoluyla mı gitmek istiyorsun?
She showed me the snaps which she had taken during her journey.
- Bana yolculuğu sırasında çektiği fotoğrafları gösterdi.
We are going on a journey next month.
- Önümüzdeki ay bir yolculuğa çıkacağız.
It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.
- Sadece kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakika içinde oraya yürüyebilirsiniz.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
We are planning a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
They fled through a secret passageway.
- Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
The bus stopped to take up passengers.
- Otobüs yolcuları almak için durdu.
The place is not accessible by land.
- Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
The police restricted access to the road.
- Polis yola girişi kısıtladı.
The best way to lose weight is to eat properly and get a lot of exercise.
- Kilo vermenin en iyi yolu uygun şekilde yemek yemek ve çok egzersiz yapmak.
Tom is looking for an easy way to lose weight.
- Tom kilo vermek için kolay bir yol arıyor.
Bu gemi okyanuslarda yolculuk yapmak için uygun değil.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.