Around nine o'clock I'll be on my way back again.
- Saat dokuz civarında ben tekrar yolumda olacağım.
I am an idealist. I don't know where I'm going but I'm on my way.
- Ben idealistim. Nereye gittiğimi bilmiyorum ama yolumdayım.
The drugstore is at the end of this road.
- Eczane yolun sonunda.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
Although each person follows a different path, our destinations are the same.
- Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
He cleared the path of snow.
- O, yoldaki karı temizledi.
I think you're on the right track.
- Sanırım sen doğru yoldasın.
You're on the right track.
- Siz doğru yoldasınız.
The motto of Twitter is The best way to discover what's new in your world.
- Twitter'ın sloganı Dünyanızda nelerin yeni olduğunu keşfetmenin en iyi yolu.'dur.
As they didn't know the way, they soon got lost.
- Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
There's but one avenue to earn money.
- Para kazanmak için sadece bir yol var.
Tom and Mary are enjoying a walk along the pilgrims' trail in France.
- Tom ve Meryem Fransa'daki hac yolu yürüyüşünün keyfini çıkarıyor.
Where does this trail go to?
- Bu keçi yolu nereye gidiyor?
What's the best way to approach a girl?
- Bir kıza yaklaşmanın en iyi yolu nedir?
This road is the only approach to the city.
- Bu yol şehre giden tek yoldur.
What's the purpose of your trip?
- Yolculuğunun amacı nedir?
Few roads existed in North America at that time.
- O zaman Kuzey Amerika'da birkaç tane yol vardı.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
This is the shortest route to Paris.
- Bu, Paris'e giden en kısa yoldur.
Take the shortest route to Paris.
- Paris'e en kısa yoldan gidin.
The road runs parallel to the river.
- Yol nehre paralel çalışır.
I managed to catch the 8 o'clock train by running all the way to the station.
- İstasyona giden bütün yolu koşarak 8 trenini yakalayabildim.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
Both parties took a step towards a solution.
- Her iki taraf da çözüm yolunda bir adım attı.
Writing up history is a method of getting rid of the past.
- Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
Do they have bike lanes on the freeways in Australia?
- Avustralya otoyollarında onların bisiklet yolları var mı?
We came to a place where the road branched into two lanes.
- Yolun iki şerite ayrıldığı bir yere geldik.
Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
- Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
Love moves in mysterious ways.
- Aşk gizemli yollarda ilerler.
The best solution can only be found by a process of trial and error.
- En iyi çözüm yolu sadece, deneme-yanılma yöntemi ile bulunabilir.
The same rule applies to going for a journey.
- Aynı kural bir yolculuğa çıkmak için de geçerlidir.
All drivers should obey the rules of the road.
- Tüm sürücülerin yol kurallarına uymaları gerekir.
This morning I went to the airport in order to see my cousin off.
- Bu sabah kuzenimi yolcu etmek için havaalanına gittim.
Everything was in order until he came.
- O gelinceye kadar her şey yolundaydı.
We must prevent a war by all possible means.
- Mümkün olan tüm yollarla bir savaşı önlemeliyiz.
We have to use every means to persuade him.
- Onu ikna etmek için her yolu kullanmalıyız.
The line was huge and stretched all the way around the block.
- Sıra büyüktü ve blok etrafındaki bütün yolda uzanıyordu.
I got off the bus at the end of the line.
- Yolun sonunda otobüsten indim.
Why don't you try a different tack?
- Neden farklı bir yol denemiyorsunuz?
This road leads you there.
- Bu yol sizi oraya götürür.
Where does this road lead to?
- Bu yol nereye götürür?
The future has many paths - choose wisely.
- Geleceğin birçok yolu var - akıllıca seçin.
It is easy to be wise after the event.
- Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
He went Europe by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Avrupa'ya gitti.
He came to London by way of Siberia.
- Sibirya yoluyla Londra'ya geldi.
Reply me via mail only when you read and understand this.
- Bunu okuyup anladığın zaman bana yalnızca posta yoluyla yanıt ver.
You want to go via the tunnel?
- Tünel yoluyla mı gitmek istiyorsun?
They finished eighty miles' journey.
- Onlar seksen millik yolculuğu tamamladılar.
She found the ring that she had lost during the journey.
- O, yolculuk sırasında kaybettiği yüzüğü buldu.
It's only a short way, so you can walk there in a few minutes.
- Sadece kısa bir yol, bu yüzden birkaç dakika içinde oraya yürüyebilirsiniz.
As there was no bus service, we had to walk all the way to the station.
- Otobüs servisi olmadığı için, biz, istasyona giden bütün yolu yürümek zorunda kaldık.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
I handled the problem the only way I knew how.
- Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
Do you have an itinerary for your business trip?
- İş gezin için bir yolcu rehberin var mı?
Where can I find the itinerary for your business trip?
- Senin iş gezin için yolcu rehberi nerede bulabilirim?
We explored all possible ways of cutting expenditures.
- Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.
Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
- Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
We are planning a trip to New York.
- New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
They fled through a secret passageway.
- Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam bütün yolu yürümek istemedi;bu yüzden otobüse bindi.
The town is accessible by rail.
- Şehre demir yolu ile erişilebilir.
The place is not accessible by land.
- Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
What do you think the best way to lose weight is?
- Zayıflamak için en iyi yolun ne olduğunu düşünüyorsun?
What's the best way to lose weight?
- Zayıflamak için en iyi yol nedir?
Gemiyle yolculuk yapmayı severim.
- Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
Gemiyle yolculuk yapmayı seviyorum.
- Gemiyle yolculuk yapmayı severim.